Sıradan bir insan kendisi hakkında sandığından çok daha az bilgi sahibidir. Hayır, biliçaltından ya da kendine itiraf edemediği duygularından söz etmiyorum. Kişi gayet maddi, somut, elle tutulur, gözle görülür kimi tarafları hakkında çoğu zaman en küçük bir fikre sahip olmayabilir.
Bana inanmadınız mı? Örnek mi istiyorsunuz? İşte geliyor: Vücudunuzun içinde, sizi dik tutan, organlarınızı toparlayan, adım atmanızı, eğilip kalkmanızı sağlayan bir 'yapı' var. Nedir bu? İskeletiniz!
Kemiklerin bir araya gelmesinden oluşan iskeletimiz olmasa, yaşamımızı normal bir insan gibi sürdüremeyiz.
Peki ama hiç iskeletinizi tuttunuz mu, ona dokundunuz mu? Hadi temas etmeyi geçtik, iskeletini gören var mı?
İtiraz edeceksiniz... Mesela, ' Röntgen çektirmiştim, göğüs kafesimin nasıl bir şey olduğunu gayet net bir biçimde görmüştüm ' diyeceksiniz.
Halbuki siz iskeletinizi değil, sadece onun röntgen filmini gördünüz! Gerçek nesneyi, yani içinizdeki o sert yapıyı izleme fırsatınız hiç olmadı. Belki çok derin bir yara, acı bir deneyimle birlikte, hiç talep etmemenize rağmen, kemiğinizi gösterdi size... Ama sadece ucundan, azıcık.
Evet insan kendi kemikleri hakkında pek az fikre sahip... Öte yandan, iskeletiniz, size ilişkin inanılmaz miktarda bilgi biriktirmiş durumda. Tabii bu verileri okumayı bilmek gerekiyor.
Dr. William Maples bir adli tıp antropologu. İşi, kemiklerin taşıdığı bilgileri deşifre etmek. Dr. Maples, ' Ölüler de Konuşur ' adlı şaşırtıcı kitabında (Saga Yayınları) bunun nefes kesici örneklerini veriyor.
Birisi hayatını kaybettikten... Mesela bir cinayete kurban gittikten sonra devreye Dr. Maples giriyor... Ve kafatasları, kaburgalar, kol ve bacak kemikleri onun karşısında bülbül kesiliyor.
' İskeletimizde, yaşadıklarımızın bir günlüğü gizlidir ' diyor Dr. Maples: ' Atalarımız, geçirdiğimiz hastalıklar, iş tarzımız, yaptığımız egzersizler, özenle saklanan günahlar, yüz kızartıcı tacizler... Bunları, hepsini insanın kemiklerini inceleyerek ortaya çıkarmak mümkün. '
***
Biz konunun uzmanı değiliz. O halde Dr. Maple'ın kastettiği şeyi, birkaç basit örnekle anlatmaya çalışalım:
* Tipik bir kadın iskeletine ' gracilis ' denir: Daha yumuşaktır, yumru yumru değildir. Kenarları adeta görünmez bir keser tarafından düzeltilmiş ve eğim verilmiştir. Tipik bir erkek ' robotus ' tur: Kemikleri kalındır, kas ve sinirlerinin birleştiği yerlerde kaba düzensizliklerle birlikte çukurlar ve tümsekler vardır. Östrojen hormonu alan transseksüel erkekler, 'robutus' tan 'gracilis'e doğru bir gelişim gösterirler; iskeletleri daha pürüzsüz ve daha belirsizdir.
* Orta kulak iltihabı... Böyle bir enfeksiyon tedavi edilmediği takdirde işitme kaybına ve o bölgedeki kemiklerde boşluk oluşmasına yol açar. Bazen enfeksiyon kafatasına da sıçrayarak denge bozukluğuna, sinir sistemi bozukluklarına ve ölüme neden olabilir. Enfeksiyonun ilk safhalarında kulaktan çok kötü kokulu bir salgı gelir.
Bu ve benzeri verilerden hareket eden ABD'li adli tıp antropologu Dr. Maples ( 1937-1997 ) çok sayıda sır ölümü açığa çıkarmıştı. Bunlardan biri Rusya'daki devrim sırasında kurşuna dizilen Çar ve ailesidir. 1617 Temmuz 1918'deki katliamda Çar II. Nikolay ile birlikte 10 kişi daha öldürülmüştü. Daha sonra Çar'ın kızı Anastasya'nın bu katliamdan sağ kurtulduğu iddia edilmişti. Tevatür yayılmış, bazı uyanıklar bu inancı sömürmeye çalışmıştı. Hatta bu konu filme de çekilmişti.
Dr. Maples 1990'ların başında tüm hikayeyi baştan sona irdelemekle yetinmedi, Ruslar'ın talebi üzerine katliamdan geriye kalan her şeyi inceledi. Vardığı sonuç: Anastasya da o gece öldürülmüştü.
Benim üç beş cümleyle geçiştirdiğime bakmayın: Kitaptaki bu bölüm, değme cinayet romanlarından çok daha heyecan verici! Kemikler fena halde dedikoducudur, biz öldükten sonra da gevezelik etmeyi sürdürürler.