Bir 'son turfanda' tatili için 'köyümüze' ( Marmaris-Bozburun ) geldik. Ortalık sakin. Özellikle Türk turistler eylül oldu mu kente dönüyor. Yerlerini Almanlar ve İngilizler alıyor.
'Sabrina'daki arkadaşlarla konuşuyoruz. Türk turistlerle Almanları şöyle kıyaslıyorlar:
"Alman turist nispeten uzun süreliğine gelir. Mesela en az bir hafta kalır. Bu sayede çevreyi daha iyi tanır. Lokantalara gider, kanoya biner, biz onu yüzmesi için çevredeki güzel koylara götürürüz, isterse uzun yürüyüşlere çıkar. Böylece Bozburun'un tadını çıkarır, burayı daha çok sever."
Peki ya Türkler?
"Türklerin çoğunluğu, 'bakmak' için gelir. Gazete veya dergide okumuştur, bir arkadaşının ya da ünlü bir kişinin gittiğini öğrenmiştir. Yabancıların aksine kısa süre kalır; iki bilemediniz üç gün... Amacı burayı 'yaşamak' değil, 'İşte Bozburun'u da gördük' deyip tatil güzergahları listesine bir çarpı işareti daha koymaktır. Çevreyi tanıma niyetleri pek yoktur. Kısa kaldıkları için geliş-gidiş trafiği, oda ve çevre temizliği yoğunlaşır. Sonuçta bir kısmı tatmin olmadan, 'Canım buranın nesine bayılıyorlar, anlamıyorum' diyerek ayrılır. Halbuki buna yol açan tam da yaşamak için değil 'bakmak' için gelmeleridir."
Yaşamak mı, bakmak mı? Önümüzdeki kış, tatil planları yaparken bu ayrımı da göz önüne alın.