Bu hafta da cuma yazılarını kültürsanat konularına ayırdık. Gelin biraz hayatedebiyat ilişkisinden söz edelim.
Geçenlerde reklamcı Serdar Erener'in itirazını buraya almıştım: " Neden ünlülere hep en son hangi 'romanı' okuduğu soruluyor da, son okuduğu araştırma, inceleme vb. kitabı sorulmuyor? " Yazdık geçtik ama bu yabana atılacak bir itiraz değildi. Çünkü ünlülere o soruyu yöneltenlerin zihninde şöyle bir varsayım var: " Edebiyat okuyan bir kişi, kendisini ve hayatı daha iyi kavrar. " Bu varsayım belki eskiden geçerliydi. Peki ya şimdi?
Nobel ödüllü, ' Sir' unvanlı, Hint kökenli İngiliz yazar V.S. Naipaul bakın ne diyor: " Günümüzün karmaşık meselelerini anlamakta edebiyat yetersiz kalıyor. " Batılı editörler de bunun farkında. Birçok dergiler artık eskisi gibi öykü yayınlamıyor. Tabii ki ' Da Vinci Şifresi' gibi hala çok satan romanlar var. Ancak sayıları giderek azalıyor.
Esas ilgiyi haberler, gerçekçi yorumlar, değişen gündelik hayatı anlatan araştırmalar çekiyor. Yayıncılar " Edebiyat harici kitapları çok daha rahat pazarlıyoruz " diyor. Neticede, ' Vidanın ve Tornavidanın Doğal Tarihi' ya da ' Sıfır: Tehlikeli Bir Fikrin Biyografisi' gibi bir kitap yazan köşeyi daha rahat dönüyor! Acaba Türkiye'de de benzeri bir durum var mı? Son yıllarda kaç tane ' roman gibi roman' okudunuz? Görkemli anlatılara ne oldu?