NPQTürkiye'nin yeni sayısında önemli bir dosya yer alıyor: Türkiye'de Kimlik Sorunu. Bu konu tartışılırken ister istemez 'gelenek' ile 'modern' kavramları devreye giriyor. Bence, bu iki kavramı birbirinden ayırmaya çalışan birçok kişi önemli bir noktayı, geleneksel bilgi ile modern bilgi arasındaki nitelik farkını göz ardı ediyor...
Peki nedir bu fark? Geleneksel bilgi ile modern bilgi hangi kritik anda birbirinden ayrılır?
NPQ'daki tartışma vesilesiyle bu ayrımı netleştirmeye çalıştım. Şöyle:
***
Eski çağlarda da rasyonel düşünce vardı. Mesela adamlar gemi yapıyorlardı. Gemi inşası az buz iş değildir. Ağaçlar kesilir, şekil verilir, binlerce parça bir araya getirilir. Yüzlerce kişi işbölümü içinde çalışır.
Bütün bunları yapmak için ciddi bir bilgi birikimi, akılcı düşünce, mantık gerekiyor. Gemiyi yapanlar istedikleri kadar "Tanrı'nın izniyle bunu başarıyoruz " filan deseler de, çalışma esnasında 'seküler' bir tavır içindedirler. Yani hesap yaparlar; işi Allah'a bırakmazlar.
O zaman soru şu: 'Geleneksel gemi inşası' ile 'modern gemi inşası' arasında nasıl bir fark var? Yani: Modern mühendisi, geleneksel mühendisten ayıran nedir? Ben bu temel sorunun cevabını Elmer Lewis'in Teknolojinin Başyapıtları: Yaratıcı Mühendisliğin, Mimarlığın ve Tasarımın Tarihi (Güncel Yay.) adlı kitabında buldum.
Özetle şöyle: Geleneksel mühendis 'deneme-yanılma' metodunu kullanır. Önce bir fikri vardır. Bu fikirden hareketle imalat yapar. İşe yararsa, ne ala, üretime devam eder. Yaramazsa, değiştirip, tekrar dener. Bilgi birikimi böyle oluşur.
Ancak bu bilgi, 'bilimsel' değildir. Yani mühendislik faaliyeti, doğanın işleyişini kavrayan matematiksel yasalara, modellere dayanmaz. Modern mühendislik ise Galileo, Newton gibi doğa kanunlarını araştıran, bunları matematikle ifade eden bilim adamları sayesinde gelişmiştir.
Bu yasalar saptanınca denemeyanılma metodu çöpe atılıyor. Artık bir parçanın, ne miktarda bir basınca dayanabileceği, hangi noktada kırılacağı ya da tekneyi yürütmek için gereken enerji miktarı, daha iş yapılmadan hesaplanabiliyor.
Abartarak söylersek modern mühendislik bir 'masa başı' faaliyetidir. Ardından test (laboratuar vs.) aşaması gelir. Geminin yapılması 'teknik' (uygulamadan ibaret) bir olaydır. Çünkü hızı, kapasitesi, maliyeti önceden bellidir. Milimi milimine hesaplanmıştır.
İşte gelenek ile moderni birbirinden ayıran kritik nokta budur: Gelenek 'somut'tur, 'ampirik'tir; modern ise 'soyut' ve 'teorik'. Gelenek, 'Aklın yolu birdir' der. Modern ise 'Aklın yolu bindir!' 'Bunun toplumla ne ilgisi var? Neden çatışma oluyor...' diye soracak olursanız...
Basit ama ilginç bir örnek vereyim: Ahşap gemiden, metal gemiye geçilirken, ahşap ustaları bocalıyor. Çünkü metali işlemesini bilmiyorlar. Onların yerine kim öne çıkıyor dersiniz? Gemilere ilişkin bir fikri olmayan kazan ustaları! Çünkü onlar metali nasıl işleyeceklerini biliyorlar.
İşte size çatışma: Böyle bir durumda ahşap ustaları, kazan ustalarına gıcık olmaz mı? Olur! Gelenekte, eskiden beri yapılan, küçük küçük değişikliklerle sürdürülür. Bu yüzden 'değişim' çok yavaştır.
Modern ise 'Nasıl bir gemi istiyorsun' diye sorar önce: "Daha hızlı mı, daha rahat mı, daha ucuz mu? Mal mı taşıyacaksın, insan mı? Marmara 'da mı yüzecek, Atlas Okyanusu 'nda mı?" Siz tercihinizi belirtirsiniz. O da masa başında tasarlar, sonra da imal eder. Yeter ki paranız olsun!