Biliyorsunuz Süleyman Demirel, "En az 100 yıl daha Atatürk'ün referansına ihtiyacımız var" dedi. İyi ama bu sözün içini doldurmadı. Acaba kastettiği ünlü '6 Ok' ilkeleri miydi? Herhalde öyle...
Gelin 6 Ok'u bir kere daha hatırlayalım: Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, devletçilik...
Bazılarına göre bu ilkeler 100 yıl değil, ilelebet yürürlükte olmalı.
Ancak benim kavrayamadığım bazı noktalar var. Mesela 'halkçılık' ilkesi... Sizce 'halkçılık' kavramının günümüzdeki anlamı nedir? Yani birisi kendini 'Halkçıyım' diye tanımlarsa, bundan ne anlarsınız? Bana bir şey ifade etmiyor. Ama mesela halkçılığın 'eski' yani 1930'lardaki anlamını biliyorum: Köylülüğü savunmanın bir başka adıydı. Bugün ise köylülükten yakınıyoruz.
Gelelim devrimcilik ilkesine... Pardon bugün neyin devrimini yapacağız söyler misiniz? "Yok, öyle değil, yapılmış olanları koruyacağız" diyorsanız... Bunun neresi devrimcilik?
Milliyetçilik ilkesini de tartışalım mı? Ama siz en iyisi o konuyu, kendine Kürt diyen bir vatandaşımızla tartışın. Sonucu bana bildirirsiniz.
Sırada laiklik ilkesi var. Laikliği nasıl tanımlıyorsunuz? "Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" diye mi? Güzel. Peki o zaman nasıl oluyor da Diyanet İşleri diye bir kurum oluyor ve nasıl oluyor da imamların maaşını devlet ödüyor? Hani ikisi ayrıydı?
Efendim devletçilik ilkesi, özel sektördeki sermaye yetersizliği nedeniyle devletin ekonomiye el atmasıymış. Siz bunu benim pabucuma anlatın. Kaç kere yazdık: Özel sektör içki üretiyordu, Tekel'i kurup bunu engellediler. İğrenç sıvıları tüketiciye kakaladılar!
Son olarak cumhuriyetçilik... Bu ülkede yönetim biçiminin cumhuriyet olmasına karşı çıkan pek az kişi vardır. Bu noktada toplumda bir mutabakat olduğunu söyleyebiliriz. Peki ya uygulama? Avrupa Birliği sürecinde, 'vatan haini' ilan edilen 'İkinci Cumhuriyetçiler'in dediğine gelmedik mi? Değişmez sanılan yasalar tıkır tıkır değiştirilmedi mi?
O halde soralım: Hangi 6 Ok'tan söz ediyorsunuz?