Biliyorsunuz, Sabah yerel seçimleri izliyor. Muhabirler ve yazarlar çeşitli yörelere gidiyorlar. Ben de bu vesileyle Şanlıurfa'dayım. Bu yazılar oradan...
Siyaset, özellikle de yerel siyaset benim ilgimi pek çekmez. Çünkü, özellikle küçük kentlerde partilerin programlarından, ideolojilerinden çok, adayın kimliği önemlidir. Aşiret bağları genellikle başrolü oynar. Süper belediyeci olsanız dahi, büyük aşiretin bir parçası değilseniz seçilemezsiniz.
Tabii bir de "Kim, kime, neyi dağıtacak" oyunu var. Urfa'da rençberlik ve amelelik yaptıktan sonra kendini emekli etmiş Muhammed ustanın dediği gibi: "Park ve bahçe yapmak karın doyurmuyor."
***
Urfa'ya gelenler mutlaka eski çarşı içindeki Gümrük Hanı'na uğruyor. Burası kare biçimindeki bir avlu. Çevresi iki katlı, tarihi yapıyla çevrilmiş. Katlarda terziler filan var. Aşağısı çay ocağı dolu. Ortada kocaman bir ağaç. Urfalılar burada çay, mırra içip okey oynuyor. Yaşı ilerlemişlerin rağbet ettiği oyun ise dama.
Dama geleneksel olarak kısa bacaklı, üzeri 8x8 karelere bölünmüş ahşap masalarda oynanır. Taşlar da yine ahşaptır. Gümrük Hanı'ndaki masalar böyle. Ama dama taşları yerine; beyaz, plastikten yapılmış satranç taşları kullanılıyor.
Ben oradayken altı masada oyun vardı. Küçük sandalyelere oturup, bir elde çay, boyunda şal, kafada bere, ayakta şalvar büyük kapışmalara girişmişlerdi. Ama hiç satranç oynayan görmedim.
Acaba Türkiye siyaseti de böyle bir şey mi? Bu bir 'metafor' olabilir mi? Yoksa atlı kaleli, şahlı vezirli 'karmaşık' satranç taşlarıyla dama mı oynuyoruz?