Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADALET CİNGÖZ

Ömer Bey kırkında kahkahasıyla geldi

Molla Bayırı çıkmazı... Gümüşsuyu. Set üstüne kurulmuş apartman katına kim bilir kaç defa tırmandık? Ömer Bey'in yeşil blazerı üzerindeyken, mavi kaşkolu boynundayken, cırt cırtlı Nike'ları ayağındayken, siyah paltosu sırtındayken, beyaz Adidas'larının üzerine basarken... Kim bilir nereden dönüyorduk? Sabaha karşı Peyote'den mi? Ulus 29'dan mı? Ebu Suud'un barı Urban'dan mı? Sevgili dostlarının birinin ev partisinden mi?
Apartman girişindeki Denyo, koşarak yüzlerce daire çizerken bahçede, Vivet'le oturup saatlerce konuştuğumuz bank. En son Ulus 29 dönüşü o soğuk gecede Ömer Bey'le o bankta mola verişimizde belki bir saat oturmuştuk. Kaşla göz arasında üç rakı içmişti yemek boyunca... Aldığı ilaçlar yüzünden dokunmuştu o üç rakı. Ama şöyle diyecekti bize: "O rakıları neden içtim biliyor musunuz? Denemek için kendimi..." Ömer Uluç denerdi. En tehlikeli ilaçları alırken dahi, denerdi kendini... Hiç tutunmamak üzere bir kendine ve bulmak üzere yeni bir kendini ilaçlı ve rakılı...
Öldüğü günün ardından 40 gün geçti. Kırkında Vivet de ona olağanüstü bir mevlit düzenledi. Gölge Kafe'den beğendiler, karidesli pilavlar, enginarlar, lokmalar... Ünlü vokal Sema, ilk kez Türkiye'de Mevlit'ten üç bölüm okudu o gece. Ömer Uluç için. Sema Çağa, irmik helvası kavurmuş getirdi.
Ayşe Sözeri Cemal, Canan Barlas, Tuba Çandar, Nilgün Uysal, Leyla Özalp, Ayşe Özyeğin, Gülten Kaya, Hatice Meryem, Metin Üstündağ, Zeynep Fadıllıoğlu, Mahmut ve Tuba, oğlum gibi dediği Erdal Matraş ve eşi, Doktor Metin ve Yasemin... Vivet'i asla yalnız bırakmayan dostları, Ömer Uluç'u çok sevenler, herkes o gece oradaydı. Mehmet Barlas, Asaf Savaş Akat, şair Seyhan Özçelik, sanat tarihçisi Ömer Faruk, Faruk Eczacıbaşı... Neredeyse 50 kişilik bir grup. Ömer Bey'in eski asistanları Ekin Saçlıoğlu, son kitabına büyük emek veren Seda Yörüker, yeni asistanları. Misafirlerin paltolarının yığıldığı, her zaman kaldığım odadaki yatağın üzerinde, Sema'nın mahremiyet içeren yumuşacık vokaliyle, hasretle hıçkırarak ağladım. Sonra deneyeceğim dedim ben de, kendi kendime... Ömer Bey gibi... Kendimi bırakmamayı, ağlamamayı, Ömer Bey'in kahkahasını çağıracak bir şeyler yapmayı...
Kahkaha geldi hiç merak etmeyin. Herkes onu duydu... Bir kez daha hasret giderdi. Mevlit'i okuduktan sonra Sema, tango da söyledi, Brecht de. Tuba Çandar da Ayşe Sözeri de kapının ağzından birkaç kere geri döndü. Kolay kolay ayrılınamadı tabii, o büyük, zekâ dolu kahkahasından Ömer Bey'in. Her zamanki gibi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA