Hollanda'nın futbol yıldızlarından Edgar Davids hakem Collina'ya şu soruyu sorar: "Ben, sahaya takımım ve kendim için kazanmaya çıkıyorum. Peki sen ne için çıkıyorsun?"
Collina şu cevabı verir: "Bizler sahaya gerçek kahramanlara, yani oyunculara yardım etmek için çıkıyoruz. Onların kurallar doğrultusunda en iyi biçimde oynamalarını sağlarız. Bir hakem, doksan dakikanın sonunda yüreğindeki adına sevinebilir. Ama maç başladığında sadece kendi kendinin taraftarı olmak zorundadır."
Türkiye'nin hakemlikteki göz bebeği Cüneyt Çakır, Collina'nın açıklamalarının dışında kararlar verip kuralları "Pas" geçerek derbiye damgasını vurdu. Çünkü goller öncesinde Hamit'e ve Eboue'ye yapılan faulleri nedense süzemedi! Gökhan'ın topu elle oynamasını süzememezlik yapamadı çünkü pozisyon çok netti.
Maça gelince; ilk yarıda istekli, coşkulu, disiplinli ve kazanmayı isteyen taraf F.Bahçe oldu. Büyük maçlara damgasını güçlü orta sahalar vurur. Fatih Terim'in Elmander tercihi G.Saray'ın balansını bozarken F.Bahçe'nin Emre ve Meireles ile göbekten etkili gelmesini sağladı. Terim oyuna Yekta ile başlasaydı G.Saray zafiyet yaşamazdı.
G.Saray rakibin orta alandaki direncini ve disiplinini aşacak pas alış verişini yapamadığı gibi hücumda çoğalamadı. Burak önde duvar olamadı ve inanılmaz golleri harcadı. Hamit içeri oynaması gerekirken topu çizgiye sıkıştırıp verimsiz kaldı. G.Saray, kanatları da kullanamayınca üretken olamadı.
DERBİNİN YILDIZI MUSLERA
Amrabat girdikten sonra G.Saray saman alevi gibi baskı yarattı ama derbiye zihinsel olarak iyi hazırlanan F.Bahçeli futbolcular mücadele olarak yüreğini ortaya koyarken savunmayı da çok dikkatli ve disiplinli yaptı. Top G.Saray'a geçtiğinde F.Bahçeliler anında pozisyon alırken alanları akıllı kapattı.
Rehavet içindeki G.Saray bu kafa yapısıyla ve pozisyon üretmeden kazanamazdı. Oyun ve mücadele anlamında F.Bahçe kazanmayı hak etti. Derbinin yıldızı inanılmaz kurtarışlar yapan Muslera'ydı.