Galatasaray, Cluj maçının benzerini yıllar önce Ali Sami Yen'de Werder Bremen'e karşı oynamıştı. O gün Mecidiyeköy'e yağan kar, kabus olmuştu. Bu kez yağmurdan tarlaya dönen top sürmenin imkansız olduğu sahada futbolcuların olağanüstü gayreti doğaya söz geçiremedi.
Cluj karşısındaki Galatasaray'ın durumunu şöyle anlatacağım:
Kitap dilinde: Bir kere ters gitmesin insanın işi; muhallebi yerken kırılır dişi. Halk dilinde: Futbol şansı insanı terk edince forma dokuz yerden yırtılırmış...
Galatasaray'ın başına gelen talihsizlikler ve yanlışlar:
1-Cluj bir kez geldi ve Kapetanos'un vuruşunda Danny'e çarpan top ağlara gitti.
2-Hamit tam iyi mücadele ederken kulübeye çekilmesi şaşırtıcıydı.
3-Rakibin 10 kişi kaldığı ve kalesine gömüldüğü sırada en çok ihtiyaç duyduğu futbolcusu İsveç boğası Elmander önündeki topa gereksiz kayarak hem kendini hem de Galatasaray'ın hücum gücü ile mücadele gücünü sakatladı.
4-Melo'nun kaçırdığı penaltıyı çevremdeki yöneticiler ve kongre üyeleri Selçuk'un atmasını bekledi. Aslında ne Selçuk ne Melo; bu şartlarda doğru isim Elmander idi.
5-Selçuk ağır zeminde kaybolup bireysel becerisini gösteremedi.
Sonuçta ; Galatasaray 60 dakika 10 kişi oynayan rakibine doldur-boşalt hücum anlayışı ile sadece bir gol atabildi. O gol de maç boyu arı gibi çalışan son 15 dakikada sol tarafa geçen Ambarabat'ın Burak'ın adeta ağzına kestiği muhteşem ortayla geldi.
Ağır sahada Danny, Eboue, Selçuk, Hamit'in düzgün zemindeki gibi top sürmesi büyük hataydı. Emre Çolak'ın topun suya takıldığını görmesine rağmen oyuna girdikten sonra topu sürmeye kalkması şaşırtıcıydı. Galatasaray'ın puanla tanıştığı kabus gecesinde en iyiler, Muslera, Semih, Ambarabat ve Riera'ydı.
İngiltere , Hollanda, Almanya gibi yağışın bol olduğu ülkelerde nedense zeminler su tutmuyor. Hem bu zemini yapanlar hem de üç kuruş para için konserlere izin verenler de bu tablonun sorumluları olarak hesap vermelidir.