Türkiye çok tuhaf bir ülke.
F.Bahçe'nin şike yaptığını UEFA kabul etti. F.Bahçe CAS'a gitti ve CAS da reddetti. F.Bahçe'de CAS için "Zaten İsviçre'de bir dernek" dedi. Ama aynı F.Bahçe, bir hukuk enstitüsüyle yakın ilişki kurmuştu. Ve burada çalışanlar F.Bahçe'yi düzlüğe çıkaracaklardı. Sonra bu enstitünün başı da, çalışanları da kayboldu. Ardından F.Bahçe mahvoldu. Peki, bütün bunlar olmuşken sen F.Bahçe'ye lig kupasını verdin. Ters mantık değildi. Kupayı da alacaksın sahibine vereceksin, verdiğin paraları da alıp diğerlerine dağıtacaksın. Peki aynı Türkiyem'de, güzel ülkemde sporcularımız patır patır, leblebi gibi doping yapıyorlar. Biz onlara tonlarca altın vermedik mi, hediyelere boğmadık mı?
Tahmin ediyorum şu anda yasal süreç devam ediyordur. Bakalım bu dopingin kararı da sonlandıktan sonra Spor Bakanlığı bu verdiklerini geri alacak mı?

Bilic'i gezdirebilirim

Bilic, "Almanya'da yapılan dönerler daha lezzetli, onlara sos katıyorlar" demiş. Sevgili Bilic'in demek ki İstanbul'daki kılavuzları pek bilgili değiller.
Hoş Bilic'i ben Taksim, Asmalımescit tarafında görüyorum ama hala mutfağımızı eksik biliyor. Sevgili Bilic, Almanya'daki dönerlerin çoğu çakma! Hepsi bir fabrikada imal edilip dağıtılır. Türkiye'de hepsi özenle yapılır. Teter teker döner çubuğuna geçirilir. Güzel yapılan döner sos istemez.
Kaliteli futbolcuya fazla şey lazım olmadığı gibi.
Mesela Bilic şunu da bilmiyordur.
Lagos yersiniz, üstüne zeytinyağı ve limon dökerler lezzetli olsun diye.
Peki siz kalkanın, hamsinin üzerine hiç sos döküldüğünü gördünüz mü? Bilic isterse onu gezdirebilirim.

"Fevzi'ye hiç şaşırmadım!"

Kaleci Fevzi'nin gazetelerdeki fotoğraflarını gördüğümde hiç şaşırmadım. Çünkü daha Beşiktaş'ta oynarken bana o zamandaki idarecilerden biri kendisiyle ilgili bilgiler verdi. "Erman" dedi, "Bunda bir hanım var, çok enteresan. Bu çocuk geliyor, araba alıyor. Aradan bir ay geçiyor 'eşim bu arabayı beğenmedi' deyip başka araba alıyor. Sonra o arabayı da düşük fiyata geri verip başka araba alıyor. Bunun sonu kötü" dedi.
Şu bir gerçek. Evlilik önemli bir müessese. Eğer iyi seçersen adamı vezir eder. Seçemezsen de rezil eder. Direksiyonu gazı, freni hatuna bırakırsan olmaz.
Arada arabayı sen de kullanacaksın.

"Federasyonlar günlük yaşıyor"

Hıncal Uluç demiş ki: "Erman, eski Alman ve İngiliz Milli Takımları'nı görmüyor musun? Ezbere biliyorduk."
Ben de farklı bir şey söylemedim ki. A Milli Takım'ın geleceği olmaz. O anda ülkende ve yurt dışında hangi iyi oyuncu varsa onlar oynar. O ahengi sağlamak da teknik direktöre düşer. Türk futbolundaki en büyük sorun federasyonlar.
Rahmetli Hasan Doğan da bu yönde adımlar atacaktı ama ömrü yetmedi.
Sonrakiler de hep günlük yaşadılar.
Hiçbir gün temele inmediler.
Yöneticilerin altyapıyla ilgili fazla işi yok. Onlar üstyapıya para verip, sonra da tazminat ödeyip hem alırken hem satarken ceza ödeyen tipler. Onlar ancak sıkışınca Başbakan'a gidip "Bizim vergi borçlarımızı affedin" diye ağlarlar.

"Millilerin galibiyet serisi sürüyor!"

Dünya Kupası play-off'larına kalamayan Milli Takım'a önce İtalya ve Polonya ile hazırlık maçı teklif edilmiş. O zaman Fatih Hoca yoktu, federasyon da bunları es geçiyor. Sonra Fatih Terim geliyor. Sırbistan, G.Kore ve Rusya'yı teklif ediyorlar. Yalnız "Rusya'yla Dubai'de oynayacaksınız" diyorlar. Dubai'ye gidiş 4 saat olunca bizimkiler yokuş yapıyorlar. Hani Türkiye'deki mesafeler çok yakın ya! Mesela İstanbul'dan Trabzon'a uçarsan iki saatte gidiyorsun. Sonra diyorlar ki "Size Kanada'yı verelim." Fatih Hoca "Peki" diyor. Sonra herhalde Kanada'ya şöyle alttan, üsten, yandan bakıyor, "Siz bana iki tane başka rakip gösterin" diyor. Sonra da K.İrlanda ile Belarus çıkıyor. Tam da dişimize göre! Onlar da bile zorlandığımıza göre demek ki muhallebi bile yesek dişimiz kırılacakmış. Ama iki maçı aldık ya galibiyet serimiz başarıyla devam ediyor.