İki takım için de psikolojik olarak çok zor bir maçtı. Bütün hafta Alex krizi yaşayan Fenerbahçe, o kizden sonra Kadıköy'deki ilk maçına çıkıyordu. Almanya'da Mönchengladbach karşısında alınan 4-2'lik galibiyetten sonra Beşiktaş'ı da yenip oyuncuların, camianın güven kazanması anlamında önemli bir 90 dakikaydı.
Son iki maçını kaybetmiş, zaten sezon başından beri ilk kez favoriler arasında kesinlikle yer almamış bir Beşiktaş geliyordu Kadıköy'e... Onlar da, alacakları iyi bir sonuçla aynı şekilde Fenerbahçe gibi güven tazelemek istiyorlardı.
Bu anlamda iki takım da orta sahada kalabalık ve herkes birbirine yakın oynayarak başladı. Hatta Cristian Baroni de Alex'in bölgesinde kalmayıp Meireles ve Topal'ın yanına kadar geldi. Maç ortada kilitlenmişken Gökhan Gönül sağdan akıllı bindirdi, çok uzun ve güzel attığı ortada Caner'in indirdiği topa Sow'un müthiş bir röveşata ile attığı gol bir anda oyun şeklinin değişmesini sağladı. Beşiktaş ikinci bölgede pas yapmaya ve oyuna hakim olmaya başladı. Ancak bu, pozisyon üretmeye fazla yetmedi. Ardından yine Gökhan çok iyi bir bindirme yaptı, Kuyt ile ikiye birden sonra müthiş bir vuruşla ikinci golü buldu.
Fernandes'i uzak tuttu
İkinci yarının başında iki dakika içinde Beşiktaş 10 kişi kalıp sezonun en iyi futbollarından birini oynayan Gökhan farkı üçe çıkarınca maç da orada bitti. Aykut Kocaman sakat sakat oynayan Yobo'yu Bekir ile değiştirip, Krasiç'i de moralli Sow'un yerine soktu. Aslında Aykut Hoca için de, hatta oyuncular, hakem, taraftar, TV başındakiler için de bitmişti maç. Fenerbahçe'nin orta sahası çok koştu ve oyun boyunca sakindi. Rakibin en önemli silahı olan Fernandes'i mümkün olduğu kadar kendi sahasına doğru ittiler presle. Genelde Mehmet Topal, Meireles ile yardımlaşarak tehlikeli bölgeden uzak tuttular. Dolayısıyla Beşiktaş'ın hücum organizasyonu aksayınca gol atma şansları da iyice azaldı.
Cuma sabahı 06:30'da İstanbul'a gelen F.Bahçe kalan dakikaları daha ekonomik oynayarak maçı tamamladı.