Türkiye,uzun süredir, yeni bir gelecek inşa etmek yerine, içinde bulunduğu hayati bir krizi aşmak için seçimlere gidiyor. 18 Nisan 1999 seçimleri 28 Şubat sürecinin yol açtığı siyasal krizi, 3 Kasım 2002 seçimleri hem 28 Şubat sürecinin hem de 2001 ekonomik çöküşünün yol açtığı siyasi ve ekonomik krizi, 22 Temmuz 2007 seçimleri de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yol açtığı siyasi krizi aşmak üzere gerçekleştirildi. Son üç seçimden farklı olarak, bu seçimlerde Türkiye, bir krizi aşmak için değil, doğrudan doğruya yeni bir gelecek inşası için 12 Haziran 2011 seçimlerine gidiyor. 12 Haziran, bütün siyasi partiler ve siyasi aktörler için aynı anlamı taşımıyor elbette. AK Parti, seçimlere, Yeni Türkiye'yi inşa etme anlamı yüklerken, CHP değişim dinamiğini sürdürme ve yeni lider kadrosunun koltuğunu koruma, MHP siyasal hayatta kalıcılığını sürdürme, BDP ise Kürtlerin tek meşru/etkili sözcüsü olma anlamı yüklüyor. Başka bir deyişle, CHP, MHP ve BDP seçimlere kendi akıbetleri ve siyasal yaşamdaki rolleri ile sınırlı bir anlam yüklerken, AK Parti, seçimleri doğrudan doğruya ülkenin yeniden inşasını mümkün kılacak bir süreç olarak algılıyor. Siyasi partiler, seçimlere birbirlerinden farklı anlamlar yükleseler de, seçimlerin geçmişte olduğu gibi bir krizi aşmak üzere yapılmıyor oluşu, hazırlanan milletvekili aday listelerine ve seçim beyannamelerine de yansıdı. Siyasi partilerin neredeyse tamamı, mevcut tabanlarını kemikleştirmek yerine farklı toplumsal kesimlerin desteğini aramak üzere, merkeze hitap eden esnek siyasal kimlikli adayları tercih ettiler. Uzun yıllardan sonra ilk defa siyasal bir krizin gölgelemediği bir seçim sürecine girildiği için partiler, 12 yıllık bir vadeye yayılan kalkınma projelerini ayrıntılı siyasal önermelere tercih ettiler. Seçim kampanyasının ilk günlerinde meydanlar, ülkeyi kamplaştırıcı öfkeli söylevler yerine akılcı-heyecan verici projelere ev sahipliği yaptı.
Yükseltilen tansiyonun amacı ne?
Vesayetçi güçlerin hareket kabiliyetlerinin azalmasıyla, nihayet siyasetin kaderi siyasi aktörlerin performanslarına emanet edildi diye umutlanmışken, birden siyasal tansiyon yükseldi ve seçim kampanyalarını esir alan gelişmeler birbiri ardına patlak verdi. PKK, çeyrek asrı aşkın çatışma tarihinde, devletin lider kadrosunu hedef almama yönünde geliştirdiği stratejisini terk ederek Başbakanın konvoyuna saldırı düzenledi. Güvenlik güçlerinin sürdürdüğü operasyonlar, BDP'li aktörlerin yaptıkları sert açıklamalar ve mobilize ettikleri kitlenin hareketliliği ile Güneydoğu, 90'ları andıran bir siyasi atmosfere teslim oldu. MHP'yi hedef alan kasetlerin internete düşmesiyle MHP'nin baraj problemi seçim sürecinin merkezine yerleşti. Seçim sürecinin başlarında siyasete hâkim olan sükûnetin çabucak yerini hararetli bir atmosfere bırakması, 12 Haziran seçimlerinin Türkiye'nin geleceğini inşa etmekte oynayacağı hayati rolle doğrudan ilişkili. Seçimler, siyasi partilerin geleceği, siyasi ve bürokratik aktörlerin sistem içindeki ağırlıkları ve bu iki aktör arasındaki ilişkinin mahiyetinden etkilenecek olan toplumun refahı üzerinde doğrudan etkili olacak. Bu hayati işlevi dolayısıyla, seçimlerin akıbeti, liderlerin kampanya performansına bırakılmadı ve birbiri ardına gerçekleştirilen provokasyonlar seçim sürecini belirlemeye başladı.
AK Parti operasyonların öznesi mi, nesnesi mi?
Dolaşımdaki tezler farklı adresleri işaret etse de, gelişmelerin hedefinde AK Parti yer alıyor. AK Parti'nin diğer partilerden farklı olarak, seçimleri yeni Türkiye'yi inşa etme sürecinin ilk durağı olarak algılaması, yeni Türkiye'nin AK Parti eliyle inşa edilmesinden rahatsız olan çevrelerin, seçim sürecini sabote etmelerine yol açıyor. AK Parti, ancak yeni Anayasa sürecini tek başına sürükleyebileceği bir milletvekili sayısına ulaştığında, yeni Türkiye'yi inşa etme imkânını bulacağı için, yeni Türkiye'nin AK Parti eliyle inşa edilmesinden rahatsız olan aktörler, AK Parti'yi seçim sürecinde zayıflatarak bu imkândan yoksun bırakmaya seferber olmuş durumda. İç ve dış çevreleri AK Parti karşıtlığında birleştiren esas saik, AK Parti inisiyatifinde hazırlanacak yeni Anayasanın bürokrasinin siyaset üzerindeki tahakkümüne son verecek, kronik kimlik sorunlarını çözecek, devletin milletle yaşadığı yüzyıllık yabancılaşmayı tersine çevirecek olmasından duyulan tedirginliktir. Bu tedirginliğin yol açtığı seferberliğin ilk işaretleri, Başbakanın konvoyuna saldırılması, siyasetin kasetlerle dizayn edilmesi, Kürt meselesinin 1990'ların iklimine dönüş sinyalleri vermesi, sınav güvenliğinin siyasetin merkezine yerleşmesi gibi gelişmelerle verildi. Seçime kadarki bir aylık sürede, siyasetin olağan seyrinde rastlanmayan ve ancak seçim sürecinin önemi ile ilişkilendirilebilecek bu tarz başka gelişmelere de hazırlıklı olmak gerekir. Öte yandan, sükûnet içinde geçirilecek bir seçim sürecinde öngördüğü sonucu alması daha muhtemel gözüken AK Parti'nin, seçim sürecini geren bütün bu gelişmelerin müsebbibi olarak gösterilmesi, oynanan oyunun ustalığını gösteriyor. Tedavüldeki değerlendirmeler, mevcut gelişmeleri, AK Parti'nin oy geçişkenliğine sahip olduğu MHP ve BDP'yi zayıflatmaya yönelik hamleleri olarak okuyor. AK Parti'nin bu kuşatma siyasetini yaracak etkili savunma mekanizmaları geliştirmekte yetersiz kalması da bu tezleri destekliyor. Oysa basit bir analiz, AK Parti'ye hedeflediği başarıyı sağlayacak olan stratejinin, MHP ve BDP'nin gündemde yer bulmadığı, siyasal alanın AK Parti- CHP karşıtlığına kenetlendiği bir kampanya ortamı oluşturmak olduğunu ortaya koyacaktır. Bu analiz yapılamıyorsa bile, gelişmelerin tetiklediği sonuçlar üzerinden de failleri aramak mümkün. Basit bir gözlem, MHP ve BDP'nin bu gelişmeler sayesinde tabanlarını kenetleyerek teyakkuza geçirdiklerini, dolayısıyla da oylarını yükselttiklerini açığa çıkaracaktır. Sonuç olarak, seçim kampanyalarının ilk günlerine hâkim olan sükûnetin yerini kıran kırana bir mücadeleye bırakması, seçimlerin Yeni Türkiye'yi inşa etme potansiyeliyle ilişkili. Bütün bu değerlendirmeler ışığında, AK Parti'nin olayların arkasındaki özne değil, operasyonların hedefindeki nesne olduğu ortada. Bunu görebilmek için perdeyi bir nebze aralamak yeterli.