Mısır'da 3 Temmuz darbesinin üzerinden yaklaşık on ay geçtikten sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirildi ve binlerce Mısırlının hayatına bedel olsa da, nihayetinde General Sisi hayalini kurduğu koltuğa oturdu. Ancak seçimlere katılımın beklenenin çok altında kalması, hileli sandıktan meşruiyet çıkarma hedefini ciddi anlamda baltalarken; siyaset zemininin kalmadığı ve iktisadi açısından iflasa doğru sürüklenen ülkede Sisi'nin, muadilleri Nasır, Sedat ve Mübarek'in aksine darbeyi tahkim ederek ülkeyi uzun bir süre yönetemeyeceğini gösteriyor.
25 0cak 2011'de Tahrir meydanını dolduran toplumun her kesiminden milyonlarca Mısırlı "ekmek, özgürlük, adalet, insanlık onuru" sloganı atarak başlattıkları devrim ile umut tazelemiş, büyük beklentiler oluşturmuşlardı. Mısırlılar, siyasi beklentilerin yanı sıra ekonomik açından da hayatlarına devrim ile birlikle sihirli bir değneğin dokunacağını ve kısa sürede refah içinde bir hayata sahip olabileceklerini düşündüler. Ancak bir buçuk yıl süren Yüksek Askeri Konsey yönetimi sırasında ekonomide bir iyileşme yaşanmazken, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi de seçim atmosferinde ekonomiye dair büyük sözler vermiş olmasına rağmen devraldığı ekonomik enkazın altından kalkamadı. Nahda İktisadi Kalkınma Projesi hayata geçirilemezken, bürokrasiden gelen direnç ve yargı marifetiyle vaad edilen reformlar da engellendi. Karşılanamayan büyük beklentiler öfkeye dönüştü. Bu öfke seküler-liberaller tarafından domine edilen medya ve fülul tarafından Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve İhvana karşı kanalize edildi.
Şimdi ise Mursi'ye karşı dizayn edilen bu ekonomik araçsallaştırma ile General Sisi yüzleşmek durumunda. Darbe koalisyonu, darbeyi devrim gibi sunabileceklerini, buna karşı da ciddi bir direnişin gelişmeyeceğini hesaplamıştı. Siyasi-iktisadi yol haritalarını da buna göre belirlediler. Mursi'nin askeri müdahaleyle devrilmesi sürecinde Körfez ülkelerinin büyük ekonomik yardımları ile "devrim" kısa süre içerisinde hem kurumsallaşacak hem de iktisadi açından görece bir başarı elde ederek siyasi ve iktisadi normalleşme sağlanacaktı. Ancak bu hesapların hiç birisi gerçekleşmedi.
Buna karşın, onlarca yılın bakiyesi yapısal sorunlara, darbe sonrası kaos ve çatışma hali eklendi. Devam eden kitlesel gösteriler siyasi ve iktisadi normalleşmeyi engelledi. Darbe sonrasında Körfez ülkelerinden gelen astronomik yardımlara rağmen, kötü yönetim, yolsuzluklar, yapısal sorunlar ve sübvansiyon sistemi devlet bütçesini yüzde 14'e varan açıklarla yönetilemez bir noktaya getirmiş durumda. Ülkede vergi gelirleri düşmeye devam ediyor. Mısır bütçesinin en az yüzde 20'si doğrudan enerji ve gıda sübvansiyonlarına harcanıyor. Turizm sektörü can çekişirken, döviz rezervleri dip yapmış durumda. İç ve dış toplam borçlanma çevirilmesi güç bir seviyeye ulaştı. İşsizlik ve nüfus hızlı bir şekilde artmaya devam ederken, kişi başı gelir ise geriliyor. Daha önce protestocuların temel şikâyetlerinin başında gelen elektrik kesintileri olağan bir hal almış durumda.
Bunun yanında, barışçıl gösterilerin yanında, darbeye karşı silahlı direniş de her geçen gün daha fazla etkinlik kazanarak ülke sathına yayılıyor. Ensar Beytil Makdis gibi örgütlenmeler Sina yarım-adasında doğal gaz boru hatlarına sabotajlar düzenleyerek ülkenin doğal gaz ihraç etmesini engellerlerken aynı zamanda bölgedeki fabrikaların üretim yapmasının da önüne geçmekteler.
Velhasıl, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki düşük katılımın da teyit ettiği gibi, ortalama Mısırlının karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntılar darbenin ilk günlerinde var olan halk desteğini de her geçen gün aşındırmaktadır. Sisi, seçim kampanyası boyunca Mısır'ın içinde bulunduğu ekonomik krizden nasıl çıkacağına dair anlamlı hiç bir çözüm önerisinde bulunamadı. Yeni hazırlanan darbe anayasası ile ordunun bütçe ve harcamaları önemli ölçüde sivil denetim mekanizmalarının dışında tutuldu. Bu da Mısır ekonomisinin rasyonelleşmesinin önündeki en büyük engelin tahkim edilmesi demektir. Nihayetinde darbe yönetimi Körfez ülkelerinden gelen cömert yardımlarla ayakta kalmaya çalışsa da sosyo- ekonomik göstergeler mevcut durumun orta vadede sürdürülemeyeceğini ve Sisi'nin uzun süredir hayalini kurduğu koltukta umduğu kadar uzun oturamayacağını göstermektedir.