Küçük Langa'nın kumrularla uyanan mütevazılığında anneannem menekşe kokan ağzını kulağıma dayamış ve fısıldamıştı: "Ermenilere büyük mezalim yapıldı!"
Namazında, niyazında o Osmanlı kadınından dinledim ilkin gayri resmi tarihi. Sözlü tarih olarak adlandırılan hakiki öykülerle işittim ülkenin bodrumuna gizlenen cinayetleri. Dersim'i de, 6-7 Eylül'ü de, Menderesi de, Ermenileri de...
Her sabah kahveye gelirdi Süheyla Hanım. "Tiyatoracı" imiş! Sahneye çıkarmış. Gümüşi saçları ile asil, hoş sohbet bir teyzeydi. Karşı evde yaşardı. Bazı sabahlar bana kahvaltı ettiği pastaneden sıcak, kıymalı poğaçalar getirirdi.
Süheyla Hanım bir zamanlar ünlüymüş. Emekli olmuş, bir ev almış Aksaray'da. Kendi halinde bir hanım. Kimi kimsesi yok. Oğlu Amerika'ya mı ne göçmüş! Yalnız bir insan.
Daha molekül boyutundayken duymuştum kelimeyi: Aslında Ermeni!
Sorunca anneannem gözleri dolarak anlatmıştı: "Komşularımızı kümeslerde sakladık, çarşafa sokup kaçırdık ama ne faide! Büyük zulüm gördü insancıklar. Büyük günahlar işlendi."
İttihatçı gaddarlık sırasında kendini gizleyerek kurtarmış binlerce Osmanlı Ermeni ailesinin çocuklarından biriydi Süheyla Hanım.
Yıllar geçip bu devletin kanla lekeli yalanlarla bir beyin yıkama projesi olduğunu, televizyonlarda gazetelerde ırkçı- küstah sözlerle her yarattığı felakete "sözde" dediğini duydukça... Ülkenin asla bir yüzleşmeyi başaramayacağını, içini temizleyip şifa bulamayacağını düşünür olmuş, gerçeklerle şans eseri tanışan diğer talihsizlerle birlikte hızla bezgin hayaletler haline dönüşmüştük. Ta ki anayasa referandumuna kadar...
Ondan sonrası bin darbe girişimine, on bin çelmeye rağmen çorap söküğü gibi geldi!
Erdoğan'ın Ermenilerin yaşadığı acıları anlamak ve paylaşmaktan, kırgınlıkları dostluğa dönüştürmekten söz etmesi ve hayatlarını kaybeden Ermenilerin torunlarına taziyelerini iletmesi, kim ne derse desin bir Big Bang'dir! Manevi evrenimizi değiştirecek bir Büyük Patlamadır.
Artık belli olmuştur ki geçirdiğimiz tarihi şizofreniye, Eski Türkiye'ye dönüş imkansızdır!
Bu barışma hareketi, utanmaz, sıkılmaz gerici çevreleri tatmin etmeyebilir. Seçimlerde yedikleri tokada rağmen ar damarı çatlak hard veya light ittihatçı kafalar ve ruhlarını Erdoğan karşıtlığına kaptırmış deli gömlekliler ve kendilerini cellatlarına emanet etmiş bazı "kafa gidik" aydınlar şaşkınlıkla homurdanabilir. Bunların hepsi beklenir ve önemsizdir.
Erdoğan, özgür bir ortamda tartışmanın, helalleşmenin kapısını açmıştır. Yapılması gereken yapılmıştır. Kürt sorununda bizi bugünkü Çözüm Süreci'ne ulaştıran Diyarbakır Konuşması gibi bir konuşmadır bu. Anlaşılmıştır ki Erdoğan ve Davutoğlu ve beyin takımı, Yeni Türkiye'yi kuran "Usul Devrimi" sürdürmektedirler.
Onlar memlekette bir "Devrim nasıl yapılır?" kursu vermektedirler. Hem de hızlandırılmış bir kurstur bu! Korkarım, bu kursu kaçıranları, baskıcı cumhuriyetin kof yalanları kadar acınası bir çöküş beklemektedir.
Elbette, bu demokratik naranın etkileri her tipten Ku Klux Klancıları suçüstü yapacaktı!
Güzel oluyor, ırkçı genetik ortaya çıkıyor. Biz geniş bir ülke olmaya başladıkça, vicdanımızla yüzleştikçe, "beyaz kukuletalılar" hem muhafazakarların, hem milliyetçilerin arasında hem de mesela Amerikan Ermeni Kuruluşlarında deşifre olmakta.
Allah'ın işi bitmiyor, böylece de bu kaz kafalılardan kurtulma umudumuz artıyor...
Bir de yeni bir girişim hazırlanmakta: Osmanlı döneminde göç etmek zorunda bırakılmış Osmanlı vatandaşı Ermenilerin torunlarına T.C. pasaportu ve nüfus kağıdı verilmesi konuşuluyor, yani Şefkat Medeniyeti ayağa kalkıyor!
Sırada Hrant'ın katillerinin kuyruklarından tutulup çıkarılması, bizim sokakların bu barışçı aydınına yapılan faşist operasyonun yerle bir edilmesi var. Bunu da göreceğiz inşallah.
Ananem gibi "yürüyen merhametlere" ve Süheyla Hanım gibi yağmalanmış narinliklere, onların güzel ruhlarına, acılara, gönüllere konuşan bu Uzun Adam'ı, bu "Delikanlıyı", bu cesur ve genç ülkeyi seviyoruz biz Çekirge!
Kürtlerle, Alevilerle, Ermenilerle, ama aslında "kendimizle" barışmak istiyoruz...
Şemsi Tebrizi şöyle demiş:
"Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa! Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet. Çünkü hayat çok kısa..."