Türkiye'nin yakın geleceği açısından çok kritik bir dönemdeyiz...Ben de yakın dönemde olacakları şimdiden yazıyorum...
Dört sene önce de bugünlerle ilgili ilk yazıları yazdığımda pek takan yoktu...İlker Başbuğ yazdıklarıma kahkahalarla gülüp bana yüzlerce dava açtı,dört sene önce de kendine verilen gazla davranmamasını,sonunda kendini içerde bulacağını yazdım,devlet memuru olduğunu unutma paşa diye kaç yazı yazdım...Ve maalesef İlker Paşa gaza gelmeye devam etti,şu an içerde...Bugünse ben ısrarla Başbuğ'un tahliye edilmesini savunuyorum. Başbuğ'dan çok daha suçlu,alenen suçunu itiraf etmiş Genelkurmay Başkanları Bodrum'da keyif çatarken Başbuğ'un içerde olması kanıma dokunuyor...
Aynı şekilde karanlık bir suç örgütü haline gelmiş gazeteciler grubunu da çok uyardım.Hem açıkça yazdım hem de ortak tanıdığımız oyuncu Başak Sayan aracılığıyla çok ciddi haber gönderdim "Şu yasadışı çeteleşme faaliyetini bıraksınlar,yoksa başları belaya girecek" dedim...Bu iyi niyetli uyarıma onlar da Başbuğ gibi kahkahalarla güldüler... Ben de hüzünle "Allah taksiratlarını affetsin" demekten başka birşey yapamadım..."Nasılsa Ertuğrul Özkök bizi korur" diye yasadışı çete işlerine devam ettiler...
Bir "Medya Tanrısı" gibi gördükleri Ertuğrul Özkök'ün patronajında insanlara örgütlü biçimde yasadışı saldırılara devam ettiler...Şimdi Ertuğrul Özkök'e yasal dinleme tapelerinde "Efendim,biz çok güçlüyüz,sizin emrinizdeyiz" diyen ve benim dediklerime gülen şahıs içerde...Onun emireri de önce Emniyet'te bülbül gibi ötüp arkadaşlarını sattı,çeteyle ilgisi olmayan kişileri de içeri attırdı,bu şekilde hapisten kurtuldu sonra yurtdışına kaçtı,şimdi oralarda sürünüyor...
Ertuğrul Özkök ise savcılığın görüşüne göre bu karanlık çetenin patronu olduğu halde ortada hiç kanıt bırakmadığı için bu davadan şimdilik kurtuldu...Şimdi çete üyeleri Özkök'le ilgili içerden ötmesinler diye bu ekibin lehine psikolojik savaş yürütüyor... Özkök,kendine karşı gebe olan iki kadın yazara tetikçilik yaptırıyor...Bu iki kadını buradan uyarıyorum...Ertuğrul Özkök'ün emriyle bu yaptığınız psikolojik savaş faaliyetleri adım adım takip ediliyor,nasıl kirli bağlantılar ve ilişkilerle Ergenekon faşizmine destek verdiğiniz dosyalanıyor,hele bir taneniz doğrudan PKK terörüne de destek oluyor..."Tayyip Erdoğan'ı yıkarsa PKK yıkar" diye yaptığınız bu iğrenç iş evrensel hukuka ve ahlaka aykırıdır... Yapmayın,etmeyin...Siz de kendinizi yakmayın...Size bu emirleri veren Ertuğrul Özkök yine bir halt eder,kendini kurtarır,siz kurtaramazsınız...Tüm iyi niyetimle sizleri uyarıyorum...Yakın gelecekte başınızı belaya sokacaksınız...
Kahramanlar varoşlarından çıkıp beyazlaşan Ertuğrul Özkök kardeşim... Biliyorum o her an kötülük düşünen şeytani İzmirli zekan yerinde durmuyor...Hükümete destek veren medyanın-istisnalar hariç- bir sümsükler ve pısırıklar ordusu olduğunu görüyorsun,talimat almadan hareket edemeyen,bireysel inisiyatif alamayan ve sizlere karşı aşağılık kompleksiyle malul bu sümsük korkaklar grubunun varlığı sana umut veriyor,malum operasyonlarını yapmaya devam ediyorsun,asla oyundan çekilmiyorsun...70 yaşına geldin ama hâlâ oyunkurucu olma tutkunu bırakmıyorsun...Bu sapkın tutkun zekanın önüne geçiyor...Bu tutkun uğruna tüm yasaları çiğneyecek bir hırsa sahipsin...Bu hırsların yüzünden Doğan Holding son dört yılda tam 3.5 milyar dolar kaybetti...Evet Doğan Holding'in net olarak 3.5 milyar dolar parasını havaya uçurdun,bu gidişle bir 3.5 milyar dolar daha yiyeceksin ve sanırım ihtirasların Aydın Doğan'ı Cem Uzan durumuna düşürene kadar dinmeyecek... Zannediyorsun bir gün gelecek ve yine sen kazanacaksın... Aydın Doğan'ı o süreçte İstanbul dükalığının ağababaları tokatlama yarışına girdi,nedense o dükalık ağababalarına karşı tek satır yazmadın,çünkü patronunun parasını çalan tokatçı o adamlara sen laf edemezsin,onlar senin de ağababan...Şu an tek şansın hem hükümet hem hizmet medyasının potansiyelinin çok altında olması,sümsüklük ve kompleks hastalığından kurtulamaması,salakça birbirine düşmesi,her an yapacakları işler için talimat beklemesi... Yaptığın operasyonlarla kimi yandaşları da helva gibi yapıp kendi kontrolüne alıyorsun ya helal olsun...
Ama medyada durum bu olsa da Türkiye'nin genelinde durum belli...Medyada sümsükler ordusu olabilir ama belli yerlerde sümsükler şükür ki egemen değil...Ve toparlanmazsa Özkök'ü bekleyen akıbet de belli...
Türkiye'nin önünde şu an iki seçenek var...Aydın Doğan,Turgay Ciner,Mehmet Emin Karamehmet,Erdoğan Demirören ve tüm patronlar yazdıklarımı iyi okumalı...
Türkiye tam anlamıyla bir yol ayrımındadır...
Türkiye'nin önünde bundan böyle iki tane seçenek vardır...
Birinci seçenek... Çoğulcu liberal demokrasi seçeneğidir...
Yani çoğunluğun yönettiği ama o çoğunluğa dahil olmayan azınlıkta kalan yurttaşların da haklarının korunduğu bir rejim...
Azınlıkta kalanların temsil kabiliyetleri oranında devlet içinde yer alabildiği bir rejim...
İkinci seçenek... Çoğunlukçu rejim seçeneğidir... Ya da bir diğer deyimle Çoğunluk vesayeti rejimi...
Bu rejimde de hür ve adil seçimler olur, demokrasi görüntüde devam eder, çoğunluğu temsil eden siyasi parti ülkeyi yönetir...
Azınlıkta kalan, iktidar çoğunluğu içinde olmayan yurttaşların hakkına, hukukuna ise pek dikkat edilmez...
İktidar dışında kalan azınlık yurttaşlar pasifize edilir, devlet kademelerinden tamamen dışlanır bu rejim modelinde...
Eski rejimin kodamanlarının bu gerçeği görmesi gerekiyor... Türkiye'nin ve dolayısıyla kendilerinin önünde iki seçenek var...
Askeriyle, sermayesiyle, medyasıyla eski rejimin geri gelmesini isteyenler yazacaklarımı iyi okusun...
Bundan böyle bu ülkede ya çoğunluk vesayeti geçerli olur...
Ya da çoğulcu liberal demokrasi geçerli olur...
Yani ya çoğunluğun yönettiği azınlığın pasifize edilip devletten sürüldüğü bir rejim...
Ya da çoğunluğun yönettiği azınlığın haklarının korunduğu ve temsil kabiliyeti oranında devlette olduğu bir rejim... Ama artık hiçbir hal ve koşulda azınlık diktatörlüğü bu ülkeyi yönetemez...
Çetin Doğan'lar, Ertuğrul Özkök'ler, İbrahim Fırtına'lar, Zafer Mutlu'lar, Özden Örnek'ler, Fatih Altaylı'lar, Şener Eruygur'lar...
Bu azınlık diktatörlüğünün temsilcileriydi...
Bir daha bu kadro ülkede önemli noktalarda olamaz...
Bu demokrasinin tabiatına aykırıdır...
Tıpkı Güney Afrika'daki ırkçı beyazlar gibi bu isimler de adım adım tasfiye oluyor ve olacak...
Bu tasfiye ya geçmişte işlenmiş suçlar üzerinden hapishanelerde sürünmek yoluyla olacak...
Ya da çoğunluğun yönetimini ve azınlığın haklarını tam garanti altına alan yeni bir anayasal rejim ve af yoluyla olacak...
Eğer bu azınlık diktatörlüğü unsurları psikolojik savaşlara, operasyonlara ve intikam planlarına devam ederse...
Çoğunluk vesayeti yandaşları kazanacak...
Böylece azgın azınlıkçı fanatik Doğan'lar, Özkök'ler, Fırtına'lar, Mutlu'lar, Örnek'ler, Altaylı'lar, Eruygur'lar...
Kendileri bu milletin çoğunluğuna ne yaptılarsa başlarına o gelecek...
Ya da bu kadro milletin çoğunluğunun nefret ettiği adamlar olduklarını ve geçmişteki suçlarını kabul edecek, sahneden çekilecek ve çoğulcu demokrasi yandaşlarının kazanmasını destekleyecekler...
Bundan böyle milletin çoğunluğunun iradesi bu ülkeyi yönetecek...
O kesin...
Peki azınlık diktatörlüğü mensubu yukarıda saydığım gibi isimlere ne olacak?Şu an esas soru budur...
Azınlık diktatörlüğü temsilcileri Çetin Doğan'lar, Ertuğrul Özkök'ler, İbrahim Fırtına'lar, Zafer Mutlu'lar, Özden Örnek'ler, Fatih Altaylı'lar, Şener Eruygur'lar ve bu adamların zihniyetindeki azınlık bundan böyle ne yapacak?
Ya hep yaptığınız gibi bu milletin çoğunluğuna saldırmaya devam edeceksiniz ve Güney Afrika'daki ırkçı beyazlar gibi, "Bir gün biz beyazlar gücü yeniden ele geçireceğiz ve siz zencilere ve zenci aşığı hain beyazlara gününü göstereceğiz" diyeceksiniz...
Ya da haddinizi bilip "Biz beyazlar azınlığız, geçmişteki zalimliklerimiz için özür dileriz. Artık bu ülkeyi çoğunluk zenciler yönetecektir ama bizler de azınlık haklarımızı ve özgürlüklerimizi talep ediyoruz" diyeceksiniz...
Birincisini istiyorsanız çoğunluk vesayeti rejimi yandaşlarını bayram ettirirsiniz... O zaman çoğunluğa ve çoğunluğun temsilcilerine yönelik bu intikam yeminlerinizi devam ettirin...
Güney Afrika'daki meczup Afrikaner beyazlar gibi "Bir gün güç yeniden bizde olacak ve siz zencileri süründüreceğiz" demeye devam edin..
Siz böyle yaptıkça demokrat zenciler ve zencilerin haklı egemenliğini savunan demokrat beyazların eli zayıflıyor... "Onlar bize ne yaptıysa biz de aynısını yapalım" diyen rövanşistlerin eli güçleniyor... "Eğer en ufak taviz verirsek bu azgın azınlıkçı beyazlar yine tepemize çıkarlar" diyenler toplumda çok daha fazla taraftar buluyor...
Ve bu gidişat sizin azınlıkçı fanatizminiz sayesinde çoğunluk vesayeti rejimine doğru gidiyor...
Bu kafayla giderseniz sizlere ölene kadar hapis yolları gözüküyor...
Bu kafayla giderlerse patronlarınızı da batma ve tasfiye olma süreci bekliyor...
Ben ve benim gibi "Çoğunluğun yönettiği, azınlık bireylerinin haklarının korunduğu" bir rejime geçmemizi isteyenler sizin aslında tek garantinizdir...
Türkiye'nin yeniden azınlık diktatörlüğü günlerine döneceğini sanan bir azgın azınlık hala milletin çoğunluğuna karşı haçlı seferlerini sürdürüyor...
Hâlâ bu gerçeğin farkında değilsiniz...
Güney Afrikalı ırkçı beyazlara has egemenlik kibri gözlerinizi kör etmiş...
Son 10 yılda hep olduğu gibi yine tezgahınız ters dönüyor...
Bu tezgahlara devam ederseniz yeni rejimin "Derin güç" olmak isteyen manyakları da yarın sizlere bir tezgah düzenler...
Sizi tamamen bitirirler...
Bunu isteyenler azımsanmayacak bir güçtür, bunu da unutmayın...
Biz bir yandan da azınlık yurttaşları cendereye almayı amaçlayan "Yeni Derin Güç" olmak isteyen tiplere karşı mücadele ediyoruz...
Siz ise hâlâ "Zenciler birbirine düşer, biz azınlık beyazlar da yeniden iktidarı alırız" planları içindesiniz...
Bu planların hayata geçeceğine hala inanıyorsanız gerçekten gerzeksiniz...
Zenciler ve demokrat beyazlar birbirine karşı ne kadar husumet beslerse beslesin sizlerin karşısında bir bütün olur...
Yeniden yazımın başında söylediğim ilk noktaya döneyim...
Türkiye, çoğunluğun galip gelmesi kesin olan yeni bir postmodern iç savaşa mı gidecek?
Türkiye'de ortam her geçen gün daha gerilecek ve bir çoğunluk vesayeti rejimi mi yerleşecek?
Bu azgın azınlıkçı kesim "Demokrasinin tabiatına aykırı" şekilde iktidarı yeniden ele geçirmeye çalıştıkça...
Azınlık fanatizmiyle çoğunluğa karşı intikam yeminleri ettikçe...
"Bir gün sizleri süründüreceğiz" diye gerzekçe tehditler savurdukça...
Postmodern iç savaş ve Çoğunlukçu vesayet yandaşları bayram ediyor...
Bu azgın azınlığın da haklarını korumak isteyen çoğulcu liberal demokrasi isteyenler zayıflıyor...
Yeniden söylüyorum...
Çoğunluğun yönettiği ama sizler gibi azınlıktaki bireylerin de haklarının garanti altına alındığı bir rejimi isteyenler sizlerin tek güvencesidir...
Safınızı seçin... Üçüncü bir saf yok... Yeniden bir azınlık egemenliği rejimi kuramazsınız...
Ya çoğunluk vesayeti ya liberal demokrasi...
Şu an fanatik azınlıkçı tavırlarınızla birinciyi destekliyorsunuz...
Ve yok oluşunuzu hazırlıyorsunuz...
Benden söylemesi...