Alevi meselesine ve Alevifobi hastalığına ilişkin yazı serime bu hafta da devam ediyorum... Bundan dört sene önce Madımak katliamının 15.yılı anmalarına katılmıştım.O anmalara Sünni-dindar bir insan olan Sivas Valisi de gelerek çok doğru ve ahlaklı bir şey söylemişti. "Utanç vesikası olarak duran et lokantasının talepsizlikten otomatikman kapanması gerekir. Fakat insanlar buraya gitmeye devam ediyor" demişti Vali. Sivas'ın kalan az sayıdaki Alevi toplumu 2 Temmuz haftalarında lokantaya özellikle rağbetin arttığı yönünde gözlemlerini ifade etmişlerdi. Bu doğruysa korkunç bir şeydi. Vali Bey de vicdani bir ortak zeminde bu katliamı anabilmek noktasında bir şeyler yapmak istiyordu ama anladığım kadarıyla hiç toplumsal destek görmüyordu. Bu sebeple de sitemkâr bir havası vardı Vali'nin. Neyse ki o kepaze lokanta kapatıldı şimdi,o otel de sahibinden alındı,şimdi orasının bir "İnsanlık Müzesi" yapılmasına sıra geldi. Ertuğrul Günay bu konuda daha aktif olmalı,süreci hızlandırmalı...
İslami düşünce sahibi belli başlı kanaat önderlerine Alevi meselesi noktasında ciddi bir ahlaki sorumluluk düşmektedir. Bu kişilerin önde gelenlerinden bazılarının şu an yaptığı gibi "Bu mevzuyu anmayalım, unutalım" denmesi çok çok yanlış bir tutum. Tam aksine herkesin saygı duyduğu muteber İslam âlimlerinin çoğunluk Sünni kitlelerin bu konuda kendini sorgulamasını teşvik etmesi gerekir. İnsani ve İslami olan tavır da budur. Elbette işin Alevi toplumu kısmında da Kemalizme ve Marksizm-Leninizme zihinlerini rehin ederek Aleviliği araçsallaştıran çok sayıda Alevi aydını ve kurumu var.Alevilerin de bu noktayı sorgulaması gerekir...
Devletin egemen söyleminin Aleviler bazında operasyonel bir başarı kazandığı çok açık. Genco Erkal gibi isimlerin uyduruk tiyatro oyunlarıyla Madımak'ı anmaları tam bu ulusalcı/ devletçi tezgah mantığına uyuyor, Aleviler için en büyük tehlike Erkal zihniyetindeki ulusalcı isimlerdir. Ama toplum olumlu yönde de değişiyor ve yeni kuşakta bu gerçeği gören ve kendi mağduriyetinden hareketle Türk devlet zihniyetinin mağdur ettiği tüm kesimleri kapsayabilen bir erdem zemininde hareket eden sivil toplum kuruluşları ve aydınlar her kesimde sayıca artıyor. Yakın zaman önce özgürlükçü-demokrat sivil anayasa çağrısında bulunan Alevi dernekleri ve aydınları buna örnektir. Alevi aydınları öncülüğünde kurulan,Cafer Solgun'un yönetimindeki Yüzleşme Derneği gibi "Anarak ve yüzleşerek hepimiz için insanlık ve ahlak dersleri çıkaralım" diyen yüz akı niteliğinde kurumlar buna örnektir. "Unutalım, anmayalım o şekilde sosyal barış olur" diyenler için varlığıyla aksini ispat eden Yüzleşme Derneği çok kıymetli bir dernektir. Cafer Solgun'un yanı sıra Murat Aksoy, İlhan Döğüş gibi yeni kuşak Alevi aydınları tavizsiz özgürlükçü-demokrat bir çizgideyken bir yandan kendi içinden geldikleri toplumun da iç çelişkilerini, problemlerini, gelgitlerini de cesurca eleştiriyor. İslami kanatta da Türk devlet zihniyetinin "Kürt'e karşı Türk, gayrimüslime karşı Müslüman, Aleviye karşı Sünni, Sünniye karşı da Laikçi" politikasını yetkinlikle tespit eden ve buna karşı herkesin özgürlüklerini aynı ahlaki inançla savunan başta Hilal Kaplan ve Süeyb Öğüt gibi yeni kuşak İslamcı aydınlar hızla artıyor. Yine Sadık Yalsızuçanlar bu bağlamda çok değerli bir isim. Toplumumuz ve ülkemiz adına yarına daha fazla umutla bakmamızı sağlayanlar "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözünün gereğini sonuna kadar yerine getirebilen, içinden geldiği kesime bakarken sert, kendi gibi olmayan başkalarına bakarken de olabildiğince yumuşak olabilen, bu bilge duruşu gösterebilen insanlarımızdır. Ülkemizde böyle insanlar, böyle sivil oluşumlar şükür ki artıyor. Daha da artacaktır diye umuyorum...
Eskiden kalma alışkanlıklarını sürdüren, kendine haksızlık yapıldığında feveran edip ötekilerin mağduriyetinde devlet tarafında saf tutan, başkalarının hak taleplerine karşı devlet diliyle konuşan ikiyüzlü aydınları ve kurumları bu ülke, her kesimiyle artık tasfiye edebilmeli. Bu ahlaksız ve ahmakça zihniyetin Alevi olanı ya da İslami olanı yok. Sağcısı solcusu, Türk'ü Kürt'ü yok bu kafanın. Bu kafa ahmakça bir kafadır. Bu kafa bugün Ergenekon dediğimiz geçmişte Gladio ve Kontrgerilla gibi adlarla karşımıza çıkan, adı değişse de özü aynı kolektivist, aynı insansız bakışta sabit olan zihniyete hizmet etmekten başka işlev görmez...