Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Kazık: Hangisi yenir?

95 liralık mantının aslı astarı var mı? 28 liraya bir top peynri veren, ucuz lokanta mı? 138 gram hurma 135 TL olur mu? Kazıkların hangisi yenir, hangisi mideye oturur? Gülman çiftinin Çengelköy salatalığı, kral bebeği değerlendiren yeme-içme markaları, şehirden ve sayfiyeden lezzet notları Gurman Günlük'te...

20 TEMMUZ CUMARTESİ
OLAY MANTIDAN İBARET DEĞİL, İKİ ÇATAL ALINMIŞ BİR TABAK 95 TL DEĞİL
Bir mantı tabağı fotoğrafı peydahlandı. Alelade bir tabak, mantının üstünde yoğurtla nane var, birkaç çatal alınmış. Resim altı olarak deniyor ki: "Bu mantının fiyatı 95 TL." Evde yapılmış gibi duran, o bir tabaktan ibaret mütevazı mantı 95 lira sanki. Şarkının dediği gibi artık "Yeter! Yeter! Öleceksek ölelim!" noktası yani... Buradan hareketle İstanbul kazıklarını aşan Bodrum fiyatlarından bahsediliyor. Başka mantıcılar müdahil oluyor; biri diyor ki "O mantının mantığı yok" (İyi slogan!), öbürü diyor ki "Mantıyı bu noktalara taşıyabildiysek ne mutlu bize." "95 liralık mantı"nın adresi olarak da geçen yazki "50 liralık lahmacun" tartışmasıyla topa tutulan Bodrum Maçakızı gösteriliyor. Kazıklara laf edelim ama neyin ne olduğunu da önce bir anlayalım: O bir tabak mantı 95 TL filan değil. 95 TL, sınırsız yemek yenebilecek (sadece mantı değil, tüm çeşitlerden) öğlen büfesinin fiyatı. Ama tatili deniz mahsulleriyle, salatayla geçirenler için mantı o kadar baştan çıkarıcı ki, o fiyatı verip git gel üç tabak mantı yiyen olabiliyor! Maçakızı'nda hafta sonları, Allah için resim gibi bir öğlen büfesi kurulur. Zeytinyağlıların ve salataların hepsinde, geleneksel tatları bozmayan ama yenilikçi, numaracı dokunuşlar olur. Hiçbir şey bir diğerinin artığından mamul bulamaç değildir. Maçakızı'nın, son yıllardaki bu polemiklerden önce dilden dile dolaşan bir mutfağı vardır. Efsane isim annesi Ayla Emiroğlu, senelerce Washington'daki Cities'te nam salan oğlu Sahir Erozan ve maharetli şef Aret Sahakyan, lezzeti de gustoyu da bilen tiplerdir. Sırf yediklerinizin tadı tuzu değil, sunumu da şımartır. Kullanılan çanak çömlekte, kap kacakta estetik duygusu ciddi yukarıdadır. Had safhada fotojenik bir sofradan bahsediyoruz. Elbette ki kazık yemeyelim. Ama işte bazı kazıklar bile isteye yenir. Ya da şöyle diyelim: Daha az acıtır.

21 TEMMUZ PAZAR
KİM NE YAZMIŞ BAKALIM...
Hafta sonu gazetelerine toplu halde bir bakalım bakalım, işimize yarayacak neler var...
NOMA İLHAMI: Onur Baştürk, Alaçatı'daki Barbun'un sahibi Kemal Demirasal'ın bu yaz açtığı Alancha'ya gitmiş; "Burası gerçekten neresi, Alancha mı Noma mı?" diye soruyor. Demiarasal'la evvelki yıl bir söyleşi yapmıştım, "Sizi dünyada istediğiniz bir yere ışınlayıp üç saatte de geri getireceğiz, nerede ne yemek istersiniz?" diye de sormuştum. Cevabı "Tekrar ve tekrar Noma"ydı. E bu kadar hayranlık olunca o kadar esinlenme normaldir.
RAMAZAN TEMBİHNAMESİ: Ramazan tembihnamesi diye bir şey varmış. Osmanlı'da devlet Şaban ayında yazılı bir belge yayımlarmış. Bu belgede Ramazan'a hazırlık babında sokakta nasıl davranılması gerektiği, kadınların ne zaman nereye gidebileceği, yemek fiyatlarına dair hükümler, unlu mamullerde ne kadar suya ne kadar un ekleneceği bile olurmuş, Sahrap Soysal yazdı.
İZMARİT GELİYOR: Venedik'te birisi için "O izmarit yer," dendiğinde hakaret sayılırmış. İçilmiş sigara artığı değil, balık olan! "Bu garibi hor görmeyin," diyor Ankara'nın efsane balık lokantası Trilye'nin de sahibi olan Süreyya Üzmez. İzmaritin en lezzetli olduğu aylar ağustosla başlıyor.
MİLOR TAPU'DA: Vedat Milor, Alaçatı'daki Tapu'da iki soğuk mezenin dört dörtlük olduğunu söylüyor: 1. Kuzu incik ve baharatlarla doldurulmuş hurma. 2. Taze kayısılı deniz fasulyesi. Not düşeyim bir kenara derken yazdım buraya!
FAZLA ALATURKA: Hünkar Lokantası'nın sahibi ve aşçısı Feridun Ügümü'yle söyleşi yapılmış. İki resim altı var: 1. "Feridun Ügümü: En akıllı iş alaturka restoranlarda iftar yapmak." 2. "Hünkar beyaz masa örtülerinde alaturka yemekler yiyebileceğiniz bir lokanta." İkide iki "alaturka" vurgusunun, yemekten başka çağrışımı yok mu?
GÜVEN ZOR İŞ: Can Dündar'ın oğlu Ege Dündar, "Kazıksız ve alternatif Bodrum Rehberi" yazmış. İyi fikir, herkes Yalıkavak Palmarina yolcusu değil. Ama "Ben böyle köfte yemedim arkadaş!" dedirten Liman Köftecisi'ne, hele ki üçüncü dürümde ancak kalkabildiklerini söylediği Şirin Döner'e nasıl güvenebiliriz? Hayır, "Gayet güvenilir," demiş de!
MİNİK ATHERİNALAR: Teoman Hünal'ın Yunan adaları tavsiyeleri içinde en gönülçelen ikili şöyle: 1. Leros'ta Mylos. Bizim gümüşten bile küçük kızartma atherinalar ve yiyebileceğiniz en iyi kabak kızartmalarından diyor ki ölürüm! 2. Lipsi'de Manolis. Burada da kayısılı kuzu, belli ki sosuyla şehvet uyandırıyor. Yine alalım notumuzu.
İYİ Kİ UCUZDAN BAŞLADIK: Ali Rıza Kardüz Yalıkavak Palmarina'daki Mezzaluna'yı anlatmış. "Bir top İtalyan peyniri mozarella 28 lira," diyor. Bir paragraf sonra da: "Bayram sonu pahalı lokantalara gidecek olursak onları da yazarım." İyi olmuş ucuzdan başlaması!

22 TEMMUZ PAZARTESİ
EN BÜYÜK LÜKS: DOLUNAYDA SUYUN DİBİNDE AYI KARŞILAMAK
Yazın İstanbul'daysak, suyun yakınında olmak lazım. Hele dolunay zamanıysa, mutlak şart bu! Yeniköy'deki Aleko'nun Yeri'nde (Deniz Park Restaurant) dolunay merasimi nefes kesici oluyor. Ay tam karşınızdan yavaş yavaş çıkıyor, karşı binalara vuran ışık mücevher... Minik yolcu tekneleriyle denizde sürekli bir eğlence var, elinizden ekmek yiyen martı ve balık nüfusu bol... Bin yıldır gitmemiştim. Bu durumu görünce, hafta içinde iki akşam arayla iki akşam gittik. Aynı masaya... İlk seferki karidesler fevkalade iri ve tazeydi, tekirler mutfağa girip aşçıyı alnından öpecek kadar yağ çekmeden çıtır kızarmıştı. İkinci seferde karidesler yarı boya inmiş, tekirler de az ufalıp yağ çekmişti. Standart bizde steradyan gibi bir uzay açı birimi malum! Ama o kadar büyüleyici doğuyor ki ay, o kadar iştahlı yiyor ki balıklar attığınız ekmekleri... İnsan burada olduğuna şükrediyor...

23 TEMMUZ SALI
ESKİ PARANOYAK LAİKÇİLER COLA'YA GARDINI ALIR MI ŞİMDİ?
Coca Cola, 1887'den beri kullandığı kırmızı rengini, yeşile döndürmüş. Komple değil tabii, şöyle: Arjantin'de ve kafeini azaltılmış Coca Cola Life için. Yeşil paket ve kapakla satışa çıkarılacak yeni ürünün şişesi doğaya daha az zarar vermesi için geri dönüştürülebilir olarak tasarlanmış. Niyet güzel de, yadırganmaz mı sanki? Türkiye'de hele, zor... Yoğun hassasiyetler yüzünden bir ömür boyu kendilerini güzelim Ülker çikolatalı gofretten mahrum bırakan eski iflah olmaz laikçiler celallenebilir mesela: "Sakın, yeşil sermaye!"

24 TEMMUZ ÇARŞAMBA
ÇENGELKÖY HIYARI, FERYAL & KEMAL GÜLMAN'IN NERESİNE DÜŞER?

Haftanın magazin bombası, cemiyet sayfaları sakinlerinden Feryal Gülman'ın, kendisini 22 yaşında bir kızla aldattığı iddiasıyla 81 yaşındaki eşi Kemal Gülman'a açtığı boşanma davasıydı. Hem bu dörtte bire varan fantastik yaş farkı, hem de tazminat ve nafaka olarak talep edilen rakamlar (200 milyona 225 bin) ortalığı ayağa kaldırdı. Cumartesi SABAH'a yazmak için internette sondaj yaparken, eski bir söyleşide 'Gurman' sınırlarına giren Çengelköy hıyarıyla karşılaştım: "Bir hafta sonra telefon açtı, 'Ben sizi ofisinizde ziyaret etmek isterim' dedi," diye anlatmış Feryal Gülman. "Ben de o sıra diyet yapıyordum, salatalık, havuç filan yiyordum, ona güzel pastalar ikram ettim. Sonra bana 'O yediğiniz salatalıklar hiç güzel değildi' diye Çengelköy salatalıkları yolladı. 'İlk hediyesi neydi?' diye sorulunca, 'Çengelköy salatalığı' diyorum!" (11 Ocak 2010, Posta) Gülman çiftinden, o seçkin ve geçkin hallerden, maske ifadelerden, bütün bu hikayeden ayrı düşünün: Çengelköy bademi de denen o parmak kadar Çengelköy salatalıkları insanı hakikaten de ne biçim tavlar!

ÇENGELKÖY'DE BENZERSİZ DONDURMA: SEVAL PASTANESİ'NDEN YABANİ EKŞİ ERİK
Çengelköy'de tam da bu 'badem' salatalıklardan alabileceğiniz manavın karşı kaldırımında, 1957 doğumlu bir pastane var: Seval. Mütevazı görünümlü, küçük bir mahalle pastanesi. Ama lezzetleri bir acayip... İki medarıiftiharı var: Makaron ve dondurma. Mevsim itibarıyla ikincisini açacağız: Seval Pastanesi'nin özellikle meyveli dondurmaları, sorbeleri enfes. Limon, karadut, vişne, böğürtlen... Fakat benim aklımı başımdan alan, yabani ekşi erik oldu. Mayhoşumsu (korkutmasın, çok değil!) ve olağanüstü kişilikli bir tat. Müzedechanga'nın İsabella üzümüyle beraber bu yazın birinciliğini ikisi arasında paylaştırırım.

25 TEMMUZ PERŞEMBE
KATE İLE WILLIAM'IN KRAL BEBEĞİNİ EN İYİ DEĞERLENDİREN REKLAMLAR
Evet, dünyanın en çok beklenen bebeğinin adı da kondu: Müstakbel kral, George Alexander Louis. İngilizler günlerdir bununla yatıp kalkıp çıldırdığı için, markalar da kayıtsız kalamadı tabii. Fatoş Karahasan Milliyet'teki köşesinde yazdı; ünlü reklam dergisi Advertising Age, şirketler adına Twitter'dan gönderilen kutlama mesajlarını derleyerek, bir iyiler ve kötüler listesi hazırlamış. Bizi ilgilendiren üçlü şöyle: 1. Coca Cola, üstünde Wills ve Kate yazan iki Coca Cola şişesini 'şerefe' şeklinde öpüştürerek bir kutlama mesajı veriyor. 2. Oreo, saraylı bir yastığın üstündeki biberonun yanına bir kakaolu bisküvi koyarak, markasını göze sokuyor. 3. Magnum, iki büyük Magnum dondurmanın arasına bir küçük Magnum yerleştirerek, çekirdek aile fotoğrafı sunuyor. Hakikaten de hızlı, yerinde, etkili reklam diye herhalde buna deniyor.

26 TEMMUZ CUMA
HURMADA NİRVANA BEDELİ: 138 GRAM = 135 TL
Hurma, neyse ki olduğu gibi yendiğinde de yeteri kadar tatmin edici bir şey. Yoksa Vakko'ya kalsak, vay halimize! Vakko birkaç yıldır hurmayla çok baştan çıkarıcı bir iş yapıyor. Çekirdeğini çıkarıp sütlü ve favorim olan bitter çikolataya buluyor hurmaları. Ve başka bir evrene geçiriyor yiyenleri. Fakat tek lokmalık hazzın bedeli bu kadar mı yüksek olur: 138 gramlık kutu, 135 TL! Hurma zaten kâfi derecede tatlı ve kalorili; böyle avunalım! Ya da hurmaları hafif ısıtıp kaymaklı dondurmayla kombinleyelim. İz bırakan bir eşleşme, aklınızda olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA