İşin politik kısmıyla gram ilgilenmiyorum; derdim o değil.
Valla artık nasıl müthiş bir piyanist olduğu da umrumda değil.
2007'de 'Floransa Müzikal Mayıs Festivali'ndeki dünyanın en önemli orkestra şefi Zubin Mehta ile verdiği o olağanüstü konserin kredisi de tükendi.
Türkiye'yi yurt dışında temsil etmesi de gururumu okşamıyor.
Defalarca ayakta alkışladığım, gurur duyduğum o adamı da unuttum.
Galiba ben artık Fazıl Say'ı sevmiyorum.
İsterse Ay'a çıkıp konser versin, isterse dünyanın gelmiş geçmiş en iyi piyanisti seçilsin fark etmez.
Sebebi net.
Sebebi Fazıl Say'ın kendisi.
Hırçınlığı, ağzına geleni söylemesi, yerli yersiz ama ille de ayarsız isyanları.
"Gidiyorum" derken kalması, kaldığında elini kolunu nereye koyacağını bilememesi. Ona buna laf yetiştirmesi, şiddet ve hiddet sembolüne dönüşmesi, kendini kontrol edememesi, şık tartışmalar yapamaması ve dengesiz tavırları beni bezdirdi.
Sanki eskiden başka bir Fazıl Say vardı, ona hayrandım ama artık yok gibi.
Uçtu gitti.