Tam 2.5 saattir bilgisayarın başındayım.
Bu seferki yazı krizi değil, bilet krizi...
Bilgisayarı kırdım, kıracağım valla.
Bak şunlara sen!
Arkadaşlarım ve kocam havuzda cıp cıp. Kahkahalar havada uçuşuyor.
Öğlen yemeğe ne varmış?
Fırında Messi var!
Sinir içindeyim, sinir. Bana yemek demeyin!
Ne Barcelona'ymışsın be, hay senin biletine...
Şimdi olayımız şu:
Dedim
"Romantik olsun".
Dedim
"Daha önce hiç gitmedim, bir ilk olsun".
Dedim
"En güzel mevsimiymiş".
NELER OLUYOR ORADA?
Zaten ben ne zaman kendime pembe panjurlu rüyalar çizsem hep başıma bir şey gelir. Gelmezse olmaz.
Olursa, '
Bu bir Ayşe organizasyonu' olmaz.
Neyse, özetle; karı-koca Barcelona'ya gitmek istedik. Aslında ısrar makamı benim.
Bir seyahatte ilk eylem nedir?
Tarihe karar vermek.
Yaklaşık 500 fikir değişikliğinden sonra kararımı açıkladım: 21-25 Eylül.
Ve ikinci etaba geçtim.
Bkz:
Otel seçme etabı.
Yıllardır yurt dışı seyahatlerimde otelleri '
booking.com'dan ayarlıyorum.
Sebep?
Daha ucuz fiyata, daha güzel oda.
Allah Allah! Herkesin Barcelonası mı gelmiş ne? Hangi otele girsem istediğim tarihlerde yer yok!
Ya da fiyatlar normalin üç misli.
"Neler oluyor oralarda?" sorusuyla savrulurken gönlüme göre bir otele kavuştum.
BÜNYE KAŞINIYOR...
Uçak biletlerini de hallettim.
Tam kendimi ayakta alkışlayacakken gecenin köründe şeytan dürttü.
Dürtmese olmaz mı? Olmaz işte. "Google sen bizim her şeyimizsin!" tezahüratlarıyla girdim google'a.
Yazdım; '
Eylül'de Barcelona'.
Ne göreyim; benim uzun kararsızlıklar sonucunda seçtiğim tarihler, Barcelona'nın en kalabalık olduğu tarihlermiş. Çünkü tüm şehirde büyük sokak festivali varmış. Dört gün, dört gece kıyamet koparmış, dünyanın her yerinden festivalciler akarmış.
Festivalin adı:
La Merce.
Neeeee! Bendeki bu kısmetle, romantik olalım derken kafaya domates yeriz valla.
Bir anda kabuslar görmeye başladım.
Diyelim Ali ile yolda yürüyoruz, öyle kalabalık ki Ali ellerimden kayıyor, ben de küçük Emrah misali
"Aliiii, Aliiiii" çığlıkları atarak sürükleniyorum.
Bittim ben, bittim. Eğer iş felakete dönerse, bir daha Edirne'den burnumu çıkaramam vallahi.
Hemen silkelenip kendime geliyorum ve oteli arıyorum.
Kafamda deli sorular.
Telefonun ucundaki görevli festivalin müzik ve aile festivali olduğunu, Barcelona için en keyifli zaman olduğunu bildirip yüreğime su serpiyor.
Şimdi bu bilginin üstüne yat uyu değil mi?
Yoook! Bünye kaşınıyor.
Sıra 'Barcelona maçı var mıdır acaba?'ya geliyor. Hani kocama sürpriz kıvamında.
Giriyorum Barcelona'nın sitesine, yuppii maç var. Üstelik Atletico Madrid ile maçı....
Kaymaklı kadayıf...
ARDA'YI İZLEME ŞANSI
Bir taşla, bin beş yüz kuş. Hem maç, hem Arda'yı izleme şansı, hem de tadından yenmeyecek bir yazı konusu.
Sen oyna Ayşe, sen oyna!
E biletler nerede?
'Biletler yarın sabah 10'da satışa çıkacak' yazıyor sitede.
Bu demektir ki, bizim saatle 11.00'de.
Saatimi kurup yatıyorum.
Sabah 10.45'te bilgisayarın başındayım.
Bu biletler elimden kurtulur mu hiç?
Yaa tabii, şu an saat 13.30!
Bütün günü gitti. Ben bilet konusunda bir gram öteye gidemedim.
Arkadaşlarım havuzda. Herkesin keyfi yerinde. Bense kan ter içindeyim. Çünkü 11.05'te Barcelona'nın ve ticketmaster'ın siteleri kilitlendi.
Gözümün önünde şakır şakır tükeniyor biletler ve ben hiçbir şey yapamıyorum.
BU MAÇI ALACAĞIM
Karşımdaki; 'Yoğunluktan dolayı hizmet veremiyoruz' yazısına bakıyorum.
Çay üstüne çay, kahve üstüne kahve içiyorum.
Ama azimliyim. Ölmek var, dönmek yok!
Bu maçı alacağım, olmadı korsana saldıracağım, başka yolu yok!