Onlar en önemli ilişki kuralını bozmadı: dışarıya kulaklarını tıkadı ve kalplerinin sesini dinledi... Onlar birbirlerine inandı, onlar herkese rağmen gülümsemeyi hiç unutmadı, onlar birbirlerinin en yakın arkadaşı oldu, onlar durmadı, yürüdü... Onlar farkları görmedi farkı yarattı. Onların arasından su sızmadı ve onlar erdi muradına... Su'ları da yolda.... Onlar Pınar ve Yağmur. Geçen akşam bir davette önce uzaktan uzun uzun izledim onları. Bakışırken nasıl da parlıyor gözleri, durumla dalga geçmeyi, yaşadıkları anın hakkını sonuna kadar vermeyi öğrenmişler besbelli.
PINAR'A MÜCEVHER...
Dayanamadım, sokuldum yanlarına. Altı aylık hamile Pınar, V yakalı siyah bir elbise giymiş. Hemen karnına dokundum. Sevdim okşadım onu. Sonra Yağmur'la konuştum. Dedim, "Pınar, Allah aşkına anlatsana şu işin sırrını bana, bir çiftin yüzü hep mi güler?" Ben sordum o anlattı: "İşin sırrı onun en yakın arkadaşı olabilmekte" dedi Pınar. "Biz her şeyi beraber yapıyoruz, birbirimizden hiç sıkılmıyoruz. Ben bir yere giderken "Kimler gelecek?" diye sormuyorum çünkü yanımda Yağmur var ve onunla her yere gidebilirim. Biz hayatı paylaşıyoruz." O kadar eğlenceliler ki, mesela Yağmur'un araba değiştirme ve motosiklet merakı var. Pınar da bunu gereksiz buluyor. Anlaşma şu: Yağmur alacağı her türlü hava, kara ve su taşıtında Pınar'a da bir mücevher almak zorunda. Valla süper fikir! Şaka bir yana, dedim ya ben bu çifti seviyorum. Bana ilişkide paylaşmanın ne demek olduğunu ve mutluluğun aslında ne kadar küçük şeylerde gizli olduğunu hatırlattıkları için gerçekten Pınar- Yağmur ikilisini görmeyi çok seviyorum. Kızları da geldi mi tam olacaklar. Aman nazar değmesin!