Annem ve saz arkadaşları yıllarca yırtındılar kızım saçını boyatma, doğal rengi en güzeli elinde kalacak bu saçlar diye... "Anneciğim boyatır mıyım hiç" dedik, boyattık tabii. Her şey meraktan, ben Türküm bana bir şeycik olmaz mantığından. Şu dünyada fön çektirmek için önüne oturduğunuzda, saçınızdan bir tutam alıp, gözlerini dikerek "Saçlara gölge atalım" önerisinde bulunmayan bir kuaför varsa beri gelsin. Kadın kısmının saç boyatması, gölge atmayla başlar. Gerisi çorap söküğü... Kuaförlerin yüzde doksanı tek seferde istenilen rengi tutturamaz. Boya üstüne boya... yaz gelir "Işık atalım", Eylül'de "Deniz, güneş saçını mahvetmiş koyuya boyayalım", "Kızıl çok moda boyatsana", "Yok sana olmadı rengini açsana"... N'oldu? Bir sene sonunda saçlar yoluk yoluk oldu, uçları kırıldı, döküldü... Suçlusu kim? Sizsiniz çünkü kuaförünüzün önerdiği her yıl markası değişen bakım ürünlerinden kullanmadınız... Zaten kullansanız da bir çoğu para tuzağı değil mi? bırakınca aynı nakarat, yine saçlar lavabonun içinde, küvet deliğinde, tarağın üstünde. İşte benim saç bakımında yeni keşfim. Oksijenli saç bakımı. Hem kadına, hem erkeğe. Şu Ozon Sauna'ya girdiğim Ulus'taki Form-est Sağlık Merkezi'nde. Önce saçınızı hafif sirke kokan bitkisel şampuanla yıkıyorlar. Sonra özel saç maskesi uygulanıyor, ardından saça oksijen tedavisi yapılıyor. Daha tedavi bitiminde saçınızın hacim kazandığını hissediyorsunuz...