İş güç var, çekimler var, ev yerleşecek, vesaire de... Hayat böyle geçmez! İstanbul İstanbul olalı böyle sıcak görmedi ve ben, saatte 1/2 metreküp su kaybediyorum. Bodrum daha püfür püfürdü valla. Tahmin edeceğiniz gibi, yine lafı döndürüp dolaştırıp Bodrum'a getireceğim. Hatırlarsanız, geçen senenin, Bodrum'la ilgili gözde sohbet konularından biri de, Çağla Şıkel'in iskeleden atlayışını saymazsanız, Bodrum'daki gürültülü barların Ahmet Ertegün'ün evinin yanı başında bulunması ve ünlü prodüktörün geceleri uyuyamamasıydı. Bu sene, konuyu yerinde gidip inceleme fırsatım oldu! Bodrum tatilimin bazı gecelerinde, Karadeniz pidesi, sokaktan dondurma, sahilden nazar boncuğu alışverişi gibi aktiviteleri bırakıp, daha rafine ortamlara da girdim anlayacağınız! Bunlardan birinde de Ahmet Ertegün'ün evinde bir yemeğe davetliydim. Ben daha çok Ertegün'ün eşi, Mica'yla tanışmak istiyordum. Vogue, Vanity Fair gibi dergiler okuyanlar bilir; ne zaman "60 yaş üstü güzellik, şıklık" konuları yapılsa, Mica Ertegün kapaktadır! Romanya doğumlu, ilginç bir hayat hikayesine sahip bu hanım, şu anda Amerika'nın en popüler içmimarlarından da biridir. Kapalıçarşı'dan, Bodrum Pazarı'ndan aldığı ham dokumalarla falan acayip yazlık evler yapar, falan filan. Hakikaten tanımaya değer bir kadın. Yemekten sonra bir küçük performans da vardı. Yönetmen Barış Pirhasan'ın İngiltere'de şan okuyan kızı Emine ve yine aynı ülkede şan eğitimi alan, yakında albümü çıkacak olan Bora, bize akustik gitar eşliğinde ufak bir konser verdiler. İkisi de şahaneydi ama Emine'nin sesi çok etkileyiciydi. Albümü olsa alırım. Keşke bu son yazdığımı Ahmet Ertegün etraftayken bağıra bağıra söyleseydim. Kısmet! Gelelim konumuza. Bu performanstan sonra, demek saat onbire yaklaşmış ki, aniden davette gümbür gümbür bir müzik çalmaya başladı. Yaş ortalaması elli. Acaba dans mı edilecek, diye düşünürken, anladık ki müzik evde çalmıyor, yandaki barlardan geliyor! Ahmet Ertegün yüksek volümlü müziğe alışmış görünüyor. "Ben artık kanıksadım, zaten sabah dörde kadar sürüyor, ben de uyumaya çalışıyorum" dedi! Saat dörtte aniden müzik bitince bir "Oh" çekip, derin uykuya geçiyormuş! Bu 'kanıksamanın' sonu ne olur, korkarım! Dünyanın en hassas, en seçici kulaklarından birine sahip Ertegün, bu şekilde geçen bir yaz tatilinden sonra eskisi gibi kalır mı sizce? Ya da müzik zevki tamamen değişir mi? Norah Jones gibi keşifler yapmayı bırakıp 'eller havaya'ya gitmeye başlar mı? Sonra biz onu alıp Popstar, Türkstar jürisine koyup, İbrahim Tatlıses'le laf dalaşına sokar mıyız? Bence yapar mıyız, yaparız!