İstanbul'u sarıp sarmalamak, koruyup kollamak lazım diyorum ama mümkün değil.
Hepimiz hoyratça davranıp ondan alabileceğimiz ne varsa alıyoruz.
Bırakın bir şehir gibi düşünmeyi; bu şehre yaşayan bir varlık gibi bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.
Diyelim ki siz İstanbul'sunuz...
Hep uykusuzsunuz.
Hep yorgun...
Çok gürültülü, çok karmaşık.
Bir anınız bir anınıza uymuyor. Havanız hiç tutmuyor.
Gelen çarpıyor, giden çarpıyor.
Herkes size bir ağırlık bırakıyor.
Kendinize gelmeye, kendinizi dinlemeye hiç zamanınız yok.
Çevrenizdeki herkesin size bu kadar hoyrat, bu kadar sevgisiz davrandığını düşünün.
Sonunuz ne olurdu?
Şehrin kalabalığı bir yana; betonlaşmasını, mimari uyumsuzluğunu, gidilemeyen yollarını gördükçe "Ah canım İstanbul" diyorum: "Seni elbirliği ile öldürüyor muyuz? Bunca cömertliğine rağmen seni seviyor muyuz?"