Filmde emekli öğretmen 'Adviye Hanım'ın dört çocuğuna rağmen; kolunun altındaki portatif hayatıyla oradan oraya savruluş öyküsünü izliyorsunuz.
En sonunda çözüm bulunuyor; huzurevi...
Öfkeleniyorsunuz... "Yuh ya, bu kadar mı vicdansız olur insan?" diyorsunuz.
İşte yönetmen Handan İpekçi tam da bunu yapmak istiyor belli ki... Bam telimize basarak; kızmamızı, öfkelenmemizi sağlıyor. Bize tuttuğu aynadan sevgisiz yüzlerimizi gösteriyor.
Filmin küçük oyuncusu Deniz Deha Lostar'a gelince... O olmasaydı, bu film, bu denli etkileyici olur muydu bilmiyorum.
Filmi izlemenizi tavsiye ederim. Eğer kalabalık bir aileniz varsa, anneniz babanız hayattaysa; tüm bunların kıymetini bilmek için...
Yok eğer, uzak düşmüşseniz sevgilerden; geç kalmışlığınız bir pişmanlığa dönüşmesin diye...
Belki ağlarsınız da. Böylece buzlar çözülmüş olur...
Bu arada filmdeki çınar ağacını bulmak için epey. bir araştırma yapmışlar. Ve Bursa Kestel Dudaklı köyünde bulmuşlar.
Tam bin 200 yıllıkmış. Filmlerin, çekim yapılan mekanlara kattığı değeri de unutmamak gerek. Oralar çoktan 'gidilip görülmesi gereken yerler' listesine eklendi.