Hafta sonu televizyondaki magazin programlarından birinde muhabirler Cem Özer'e şöyle bir soru sormuşlar: "Son günlerde Sezen Aksu şarkıları dinliyor musunuz?" Gülerek anlattı arkadaşım. "Bu magazin muhabirleri fena. Onların kamerasına yakalananı Allah korusun. İnsan böyle bir soruyu nasıl sorabilir ki?" dedi. Nereden bilsin bu dünyanın dilini! O bir bankacı, rakamlarla konuşur… Arkadaşları savunmaya çalıştım ama ikna edemedim. "Benim sizin dünyanızı, işinizi yapış biçiminizi, o dünyadaki ilişkileri anlamam mümkün değil" dedi. Sonra gazetelere gömüldüm. Gün boyu da televizyonlardaki siyaset tartışma programlarını izledim.
MASUM YÜZLER
Ve izlediklerimden sonra bizim çocukların enerjileri, neşeleri ve esprileriyle hayatın en masum yüzleri olduklarına karar verdim… Sadece muhabirlerin değil, magazin dünyasındaki ünlülerin de… İyi ki onlar var… Siyasetin ve medya kavgalarının karanlık dehlizlerinde kaybettiğimiz ruhlarımıza bir nebze olsun neşe katıyorlar. Kimi kişiliğiyle, kimi filmiyle, kimi şarkısıyla, kimi aşkıyla, kimi tartışmasıyla… Onların yaptıkları iş ve yaşadıkları şeyler bu ülkede yaşanan her şeyden daha sahici, daha sıcak. Demet Akalın'ın bilmem kaçıncı kez Önder Bekensir ile barışması bile yüzümü güldürüyor. Ama televizyondaki tartışma programlarını izlerken o egoların, o 'ben bilirim'lerin, o savaşların gölgesinde eziliyorum, ruhum kaldırmıyor bu ağırlığı. Koyun bir Ebru Gündeş CD'si teybinize, unutun her şeyi siz de, en iyisi böyle… Ya da Cem Yılmaz izleyin, arşivden… Yok illa memlekette neler olup bitiyor diye ekran karşısına çivileniyorsanız; evlilik programlarındaki insan manzaraları, Hüseyin Üzmez tahliyesi, İklim Bayraktar söyleşileri, birbirleriyle kavga eden gazeteciler, siyasiler ve hayatta her şeyi bildiğini iddia eden insanlarla, ağır gelmezse eğer, iyi seyirler…