"Bu sene ayrı düştük ama yeni yıl umudumuz olsun" diye yazmıştı Deniz Seki yılbaşı mesajında. Sahiden de ayrı düşmüştük. Hakkında çıkan haberler, daha doğrusu Hüsnü Şenlendirici hakkında çıkan haberler nedeniyle Hüsnü ile tartıştığımız için Deniz hep arada kalıyordu. Hüsnü, muhabir arkadaşlarımı arayarak telefonda hakaretler yağdırıp küfür ediyor, ortalığı sakinleştirmek için de Deniz çaba gösteriyordu. Sonunda 'Biz en iyisi seninle sadece senin işini konuşalım' demiştim. Ama aşk o kadar öndeydi ki, işi de konuşamadık hiçbir zaman. Oysa şahane bir albüm yapmıştı 'Sahici' diye. Onları konuşmak gerekti. Ama 'Hüsnü' hayatın da, şarkıların da önüne geçmişti. 'Sahici'de "İçimi döktüm" diye bir şeyler anlatıyordu Deniz. "Ben kaç mevsim yağdım, kaç mevsim estim. Bazen buz oldum güneşe bile küstüm. Velhasıl, hiçbir zaman yetmedi, hiçbir zaman yeter demedim. Çok üşüdüm bazen yürüdüm çöl oldum, bazen koskoca ormanda kayboldum" diyordu. Ama pişmanlıktan eser yoktu. "Hayat bana ne sunduysa kıymet bilip şükrederek yaşadım" diyordu. Güçlüydü. Tutuklandığında, "Böyle olmasını istemezdim" demiş. Konuşurken, uzaklara dalıp gitmiş. Pişmanlık mı? Kimbilir? Şimdi kendini yine koskoca bir ormanda, yolunu kaybetmiş gibi hissediyor olabilir. Ama çıkacak. Fazlalıklarından, ağırlıklardan kurtulacak. Onu öldürmeyen bu şey, onu daha güçlü kılacak. Biliyorum. Bu arada Deniz'in bu düşüşü birilerinde bir 'rahatlama' hissi yarattı nedense. "Eee, bu kadar meydan okumanın sonunda böyle bir şey olacağı belliydi" diyorlar. Yani rolü baştan biçilmiş ona: "Dilediği gibi yaşadı, kimseyi dinlemedi, cezasını ödemeli!" Öyle mi sahiden!