Erkan Petekkaya ile Ayça Varlıer'in başrolde oldukları 'Sonbahar' dizisinde şöyle bir sahne izledim: Bir grup kadın, çantalar üzerine sohbet ediyor. Biri, 21 bin fiyat etiketi olan bir çantanın indirimde 7 bin 200'e indiğini söylüyor. Bir diğeri, ..... (bip sesi-reklama girer çünkü) marka çantaları gördüğü zaman aklının mutlaka o çantada kaldığını anlatıyor. Karşı taraf, taklitlerin piyasada çok olduğundan söz ediyor. Dizinin baş kadın kahramanı Sabiha da, pek bilmediği bu markalar dünyasına hiç girmiyor, sessizce konuşmaları dinliyor. Ama kafaya takıyor durumu... Sevgilisine "Ben vaktimi bir çantadan daha yararlı şeylere harcamayı tercih ederim" derken, kamera geniş açıya çıkıyor ve yatak odasındaki pufun üzerinde bilin bakalım ne duruyor? Louis Vuitton bir çanta... Ama o da ne? Taklitmiş. Çünkü Sabiha öyle diyor, az önce aralarında olduğu kadınlara sinirlenerek: "Ya kadın indirimden 7 bin liraya çanta alabildim diye seviniyor. Bak, benimkine bak... Çantaysa çanta... Pazardan üç kuruşa aldım. Ne farkı var şimdi bunun? Aynısı işte, bak aynısı..." (Bu arada Louis Vuitton'u elinde sallayıp duruyor.) Yani çakma tabir edilen taklitlere mi övgü var, niye dakikalarca bir çanta muhabbeti yaşanıyor, bunun dizinin hikayesiyle ne ilgisi var? Anlayamadım. Amaç süreyi doldurmak mıydı acaba? Malumunuz, her hafta 90- 100 dakikalık bir senaryo yazmak ve bunu çekmek çok zor bir iş. Uçaklardaki metal yorgunluğuna benzer bir yorgunluk oluşuyor insanlarda. Televizyon dünyasından birine bunu anlattım. O da işin gırgırında. "Artık süre uzasın diye insanları içli içli birbirlerine baktırıyoruz. Bununla bile dakika dolduruluyor" dedi... Belki bu çanta muhabbetinde de en masum gerekçe buydu; dakika doldurmak! Tabii işin bir de rekabet hukuku boyutu var ki, o da Louis Vuitton'cuları ilgilendirir.