Kader beni o kadar yükseklere oturttu ki, düşüşüm muhteşem olacak. (Maria Callas) 20. yüzyılın bir numaralı opera sanatçısı Maria Callas, Paris'te Opera'da ilk kez sahne alacaktır. Ama zor bir dönemeçtedir. Bir önceki gösterisinde sesinde yaşanan ani bir düşüş yüzünden gösteriyi yarım bırakmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle büyük bir heyecanla hazırlanır gösteriye... O heyecanı yaşarken içinde, tam 473 gülün yer aldığı dev bir çiçek buketi alır. Çiçeğin üzerindeki kartta şöyle bir not vardır: "Çiçekleri saymakla zaman yitirmeyin. Venedik'te karşılaştığımızdan beri geçen 473 gün kadar gül var bu bukette. Günleri bir bir saydım. Bu akşam buluşmak üzere. Aristotelis Onassis." Maria Callas güç ve iktidar peşinde koşan bir annenin sevgisizliğinde büyümüştür. Parasızlık, açlık, sefalet dolu yaşamında sığınabildiği tek yer günün birinde onu en yukarılara taşıyacak olan, önünde herkesin eğilmesini sağlayacak olan müziktir. O yoksunluk günlerinde tek zenginliği de muhteşem sesi ve inanılmaz çalışma azmidir. Bu güç ve azimle hayatı dize getirir... Kader onu en yükseklere ulaştırır. Ve zirvedeyken ilk kez gerçek aşkla tanışır. Yunanlı armatör Aristotelis Onassis'le... Bir genç kızken elinden tutup, merdivenleri çıkmasına yardım eden kocasını terk eder. Sonsuz ve büyük aşkı bulmuştur. Ama Onassis güç ve iktidar peşinde koşmaktadır. 'Dünyanın en önemli kadınlarından biriyle birlikteyim' diye övünür sık sık. Ve o önemli kadın; bir başka önemli dünyanın anahtarını elinde tutmaktadır Onassis ve kendisi için. O kapıdan birlikte girerler içeri ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Kennedy ve eşi Jackie Kennedy ile tanışırlar. Bu aynı zamanda 'güçlerin' yer değiştirme zamanıdır. Jackie Kennedy'yi meşhur yatına davet eden Onassis, bu önemli konuğunu ağırlarken Callas'ın yatı terk etmesini ister. "Sen Callas'sın ama Bayan Onassis değilsin ve asla olamayacaksın. Bunu anlamıyor musun? Becerdiğim kadınla Birleşik Devletler Başkanı'nın eşi aynı çatı altında kalamazlar." İstenmemenin asıl gerekçesi Callas'ın artık bir numara olmamasıdır. Onassis bu gerçeği acımasızca yüzüne vurur Callas'ın: Benim olmanı istediğimde dünyanın en ünlü kadınıydın. Zaten ben de seni bunun için istiyordum, bunun için dünyada her şeyden çok benim olmanı arzuluyordum. Ailemi, çocuklarımın huzurunu buna değmeyecek bir insan için bozmazdım. O anda en harika şeyi istedim; Maria Callas'a sahip olmak. Herkesin olanı benim, yalnızca benim kılmak. Şu anda dünyanın en önemli kadını sen değilsin. Jackie, John Kennedy'nin karısı. Sen bugün yalnızca bir gece kulübü şarkıcısısın... Müthiş bir yaşam öyküsü... Umutumutsuzluk, mutluluk-mutsuzluk, sevgisevgisizlik... Büyük yalnızlıklar, büyük kalabalıklar, alkışlar. Her uçta gidip gelen bir yaşam. Ve toplamında aslında bütün o parıltının içinde bir büyük trajedi. Callas'ın bile hissettiği ve kendine itiraf ettiği bir geri dönüş; kader beni o kadar yükseklere oturttu ki, düşüşüm muhteşem olacak... Callas'ın hayatı inanılmaz etkileyici. Turkuvaz Kitap'tan çıkan "Çok Gururlu Çok Kırılgan" bu inanılmaz hayatı anlatıyor. Zirvenin ne kadar soğuk olduğunu, insanı nasıl yalnızlaştırdığını görüyorsunuz.