* Feraye hanım hamile kaldığında şöyle bir açıklamanız var; 'Ben böyle bir şey istemiyordum. Feraye'ye karşı duygularım da artık eskisi gibi değil. Bunu kendisine de söyledim' demiştiniz. Çok acımasızca değil mi bu? Hayır yanlış anlaşıldı, sonra Feraye de çok alındı. Çocuğu istemedim diye bir şey yok. Sadece doğru zaman olmadığına inanıyordum. Ben yeni boşanmışım, bir evimiz yok. O günün şartlarında hazır değildim ikinci bir çocuğa.
* Nasıl ikna oldunuz peki? Birlikte konuştuk. Zaten hamileydi ve çocuk da bayağı şekillenmişti. Dini inançlarım gereği aldırmasını istemedim. Doğdu ve bana çok uğurlu geldi. Büyü gibi. Bir anda dünyam değişti. Hani derler ya, çocuk bereketi ile gelir diye. Gerçekten de benim için çok uğurlu bir bebek oldu. Şimdi iyi ki yapmışım diyorum.
EZİYET Mİ EDİYORUM?
* Hayatınızda dört kadın var. Anneniz, Feraye, Hülya ve Zehra. Hepsini ayrı ayrı idare etmek gerekiyor. Zor tabii. Gerçekten kadınlar sorun.
* Ne öğretti kadınlar size? Onlarsız yaşanmaz. İyi tarafları var ama çok içine sokmayacaksın. İstediğin zaman beraber olabileceğin bir ilişkin olacak.
* Siz ne verdiniz kadınlara? Onu kadınlara soracaksınız. En azından düzgün bir adamım. Bir kadın benden zarar görmez. Kimse zarar görmez. Kötü mü? Kaç tane adam var böyle?
* Bütün bu hallerinizi bile bile Feraye Hanım sizle beraber olmayı tercih ediyor. Nedir bu? Aşk mı? Bence seviyor. Benden ne beklentisi olabilir ki? Yani sevmese...
* Sizi kaldırabiliyor yani... Kaldırabilmesi ne demek? Eziyet mi ediyorum?
* Sizinle beraber ama sizin eski hayatınızı da sizinle yaşamak durumunda. Ne yapacak ki başka? Onun bir şey söylemeye hakkı yok ki. Ne diyecek, 'Eski eşinle görüşme, çocuğunu eve getirme' mi diyecek. O zaman ben yokum zaten.