Bir teknik direktör düşünün ki, ülkenin en önemli takımını şampiyon yaptıktan sonra istifa etmek zorunda bırakılsın ve buna neredeyse kimse üzülmesin...
Dünyanın en ünlü teknik direktörlerinden Jose Morinho'nun verdiği bir röportajda okumuştum. Bir felsefe profesörü, "Futbol takımlarını yönetmek için sadece teknik ve taktik bilmek yetmez" deyince Morinho da "Mesajı aldım" demiş ve ondan sonraki kariyerini bu sözler üzerine inşa etmişti.
İLETİŞİM KURAMADI
Artık büyük bir futbol ekibini yönetmek için en az futbol kadar ekonomiden, hukuktan, felsefeden, psikolojiden, halkla ilişkilerden de anlamak zorundasınız.
Özelikle de motivatör ve mentör olarak rakiplerinizden en az bir adım önde olmanız gerekiyor. Bana göre Ersun Yanal'ın en büyük eksiği de buradaydı. Ne kulüp başkanıyla, ne yöneticilerle, ne futbolcularla, ne medya ile, ne de taraftarla doğru bir iletişim kurabildi. Eğer bir kulübün içinde sizi sevenlerin sayısı, sizden nefret edenlerin beşte biriyse, elde ettiğiniz başarı ne kadar büyük olursa olsun o kulüpte barınamazsınız. Zaten, Fenerbahçe'nin geçen yılki şampiyonluğunda bana göre Ersun Yanal faktörü yüzde 10'u geçmiyordu. Ayrıca Sow, Emenike, Gökhan Gönül gibi yıldızları kazanmak yerine onlarla köprüleri atması, yöneticilik vasıflarını tartışmalı kılıyordu. Yani 'ayrılık' zaten kaçınılmazdı. Fenerbahçe'nin en büyük şansı, bu 'sanal' başarı tablosunun, sezon başlamadan yıkılması oldu. Eğer biriken sorunlar sezon ortasında patlasaydı, Fenerbahçe'nin tarihine yeni bir 'kayıp sezon' daha eklenebilirdi...