Yalan söyleyecek değilim; ben de zamanında Nihat Doğan'ı hafiften ti'ye almadım değil. Sağ olsun, özellikle müthiş vecizeleriyle biz yazarçizer tayfasına bolca malzeme vermişliği olmuştur. Ama ne benim yazdıklarım, ne onun söyledikleri; aramızdaki ağabeykardeş ilişkisini etkilememiş, aksine güçlendirmiştir. Ne zaman görüşsek, samimiyetle birbirimize sarılır, hal hatır sorarız. Ayrıca bu sütunlarda 'Nihat'ın televizyon için yaratıldığına' ilişkin çok sayıda destekleyici yazı da yer almıştır.
Ama Nihat bu kez öyle bir şey yaptı ki, onu hafife alanları sus pus etti. Resmi görev dışında, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez'in cenaze törenine Türkiye'den katılan tek Türk olarak; attığı zaman devrimcilik konusunda mangalda kül bırakmayan sözde aydınlara 'aktivizm dersi' verdi.
Sahi; medya, sanat ve siyaset dünyasında, merak ve ilgi gösterip çalıştığı kurumun imkanlarıyla ya da kendi olanaklarını kullanarak Venezüella'ya giden ya da gitmeyi aklına getiren oldu mu? Ne bileyim; mesela siyaset yazan 'iri kıyım' gazeteci ağabeylerimizden 'Şu cenazeye gideyim de bir izlenim yazısı döktüreyim' diyen oldu da ben mi atladım? Yoksa herkes 'Nasıl olsa dönüşünde Nihat'a mikrofon tutar, her şeyi öğreniriz' diye mi düşündü?