Zor filmdi, hem de çok zor... Sivas'ın eksi 27 derecesinde çekmek zordu ama izlemesi daha da zordu.
Eve Dönüş filminin galasından, tıpkı filmdeki çoğu karakter gibi 'buz kalıbı' şeklinde çıktık.
Bizleri donduran 1915'in o ilkel şartlarıyla insanın iliğine işleyen Sarıkamış soğuğu değildi. İnsanın sadece temel ihtiyaçlarını karşılama güdüsüyle nasıl insanlıktan çıktığına an be an şahitlik etmek dondurmuştu yüreklerimizi...
MUHTEŞEM MAKYAJ
Film bana göre harika...
Senaryosuyla, kamerasıyla, kurgusuyla, muhteşem özel efekt ve makyajlarıyla... Özellikle makyaj başarısı için ayrı bir paragraf açmak gerekiyor.
Serdar Orçin'in canlandırdığı karakterin yaşadığı 'kar körlüğü' hastalığı bilimsel olarak haftalarca incelenmiş. Göz bebeğinin önce maviye, sonra tıpkı kar gibi beyaza dönüşme süreci için ABD'de hazırlatılan üç özel lens kullanılmış.
Donmuş asker görüntüleri için de onlarca manken hazırlanmış. Bir de Er Mahmut'un sol yanağından girip sağ elmacık kemiğinden çıkan kurşunun yarası var ki aman aman...
Savaş şartlarında doktor yarayı dikerken, soğuktan neşter ile iğne eline yapışmış. Parmaklarının derileri yüzüle yüzüle yapmış o operasyonu... İşte o yüz, öyle bir gerçeklikle yansıtılmış ki perdeye, oradaki 90 bin Mehmetçik gibi donup kalıveriyorsunuz.
Ve müzikler... Pek az filmde, müziğin senaryoya ve dokuya bu denli derinlik kattığını gördüm. Müzikleri hazırlayan Mihaly Vig içten bir alkışı hak ediyor.
Oyunculuklar da öykünün inandırıcılık katsayısını yükseltmeyi başarıyor. Uğur Polat yine formunun zirvesinde. Nergis Öztürk "Sinemada en zor, en sıra dışı, en cefalı rolleri benim sırtıma yükleyebilirsiniz" diyor adeta.
Serdar Orçin'in zaman zaman 'sayko' sınırlarını zorlayan müthiş oyunu; yapımcı ve yönetmenlere göz kırpıp duruyor. Bu arada ciddi bir uyarı: Film zaman zaman gerilim sınırlarını aşıp vahşete yöneliyor. Öyle sahneler var ki, yüreği kaldırmayanlar ve özellikle çocuklar için sakıncalı.
Eve Dönüş; 1915'de Sarıkamış'ta yaşanan çaresizliği kendisine sadece fon almış. Ama savaş sahnelerine ve görsel iteklemeye başvurulmadan da bu dramı yansıtmayı becerebilmiş.
Bu başarıda, reklamcılık orijinli yönetmen Alphan Eşeli'nin delilik derecesindeki detaycılığının da katkısı büyük.
PEKİ YA GİŞESİ NE OLACAK?
Gelin görün ki filmin gişesinden o kadar umutlu değilim. Festivallerdeki şansını çok daha yüksek görüyorum. Tıpkı film çıkışı sevgili Burcu Kara'nın sohbetimiz sırasında söylediği gibi: "Bizim millet sinemaya ya gülmeye, ya ağlamaya geliyor. Böyle filmlerin seyircisi pek az..."
Ne yazık ki tarihimiz Sarıkamış gibi onlarca facia ile dolu...
Yemen'de asitli kuyulara zorla sokulup kör edilen de Osmanlı askeriydi.
Belene'de, Hocalı'da katledilenler de bizim soydaşlarımızdı. Boşuna yeni senaryo için tırmalamaya gerek yok. Tarihimiz, kalemini acı sosa batırıp bolca yazmış zaten...