Peşin peşin söyleyeyim; bu tanımlama bana değil, Yeşil Elma programının muhteşem şefi Oktay Usta'ya ait... Hepsini anlatacağım ama önce geleneksel Yeşil Elma izlenimlerim:
Efendim, her yıl olduğu gibi bu yıl da Oktay Usta'nın Samanyolu TV'deki programına olağan ziyaretimi gerçekleştirdim. Bir kez daha önlüğümü kuşandım ve hem sevgili annemden, hem de izlediğim yemek programlarından edindiğim mutfak bilgilerini yine büyük bir caka ile sattım!.. Oktay Usta; ekmek hamurunu mayalanıp kabarması için tezgahın üzerine koydu.
Durur muyum, hemen yaptım ukalalığımı: "Üzerine şöyle ıslak bir tülbent örtmemiz gerekmiyor mu ustacığım?"
Bak, bak, bak... Adam televizyon yazarı değil, sanki fırın işçisi... Neyse ki Oktay Usta son derece munis, efendi bir adam da, beni yoğurup oklava ile açmadı...
İNTİKAM SAATİ
Ama sevgili ustamız, intikamını almaktan da geri durmadı. Önce önüme patatesleri koyup elime tıraşlama aparatını tutuşturdu. Sandı ki beceremeyeceğim... İşte hayatımın fırsatı elime geçmişti. Küçümseyen bir eda ile aparatı tezgaha fırlatıp oradaki bıçaklardan birini kaptım. "O aparat ile herkes patates soyabilir. Önemli olan sıradan bir bıçak ile patatesleri soymak" deyip başladım 'sanatımı' icra etmeye... Bir yandan da içimden bu sanatı bana öğreten, İzmir Narlıdere İstihkam Alayı'ndaki komutanım Mehmet İtak Yüzbaşı'yı saygı ve minnetle(!) anıyordum...
Oktay Usta baktı ki olmayacak, bu kez karizmamı çizmek için ikinci hamlesini yaptı. Bana yaprak sardıracaktı.
Avucuma asma yaprağını aldım, 40 yıllık Ayşe Bacı pozlarıyla bir sardım ki, kendim de şaşırdım. Mübarek dolmayı al, kalem niyetine cebine koy, o kadar yani!.. Varsın ekran başındakiler "Aaa, Yüksel Aytuğ canlı yayında dolma sarıyor" diye kahkahalara boğulsun, önemli olan Oktay Usta'yı taca çıkarmak değil mi?
Bu arada söz futbol deyimlerinden açılmışken, programdaki ilginç bir olaydan daha bahsedeyim:
Ben Arjantin usulü ızgaradan söz ederken, bu vesileyle Messi'ye olan hayranlığımı da dile getirdim. Oktay Usta, "Messi şu Formula 1 pilotu değil mi?" dedi. (Felipe Massa ile karıştırmıştı.)
Vay, vay, vay... Sen Messi'yi değil de Massa'yı tanıyacaksın ha? Kim demiş Türkiye'de spor sadece futboldan ibaret diye? Helal olsun ustama...
SOĞUK-SICAK ETKİSİ
Gelelim şu başlıktaki 'çatlaklık' meselesine: Biz mutfakta uğraşırken, yapım ekibi kamera arkasından laf attı, "Şefler biraz çatlak olur zaten" diye... Ben de bombayı Okta Usta'nın kucağına bırakmakta bir sakınca görmedim: "Ustam gerçekten de büyük şefler biraz çatlak mıdır?" Tuzağıma düşmüştü. Başladı anlatmaya:
"Ne yalan söyleyeyim, biraz öyledirler. Ama bunun bir sebebi vardır. Malum, mutfak çok sıcaktır. O terle dondurucuya girip et almak zorunda kalırsınız. Ya da dondurucu bölümde -4 derecede buzdan heykel yapmanız gerekir. Sonra yeniden 35 derecelik mutfağa dalarsınız. Çok sıcak ortamdan, çok soğuğa girip çıkmaktan cam gibi çatlarız biz. Çatlaklığımız biraz ondandır!.."
Şaka bir yana, her zaman olduğu gibi Oktay Usta'nın mutfağında zaman nasıl geçti anlamadım.
Program sonrasında mönüyü bir güzel mideye indirmemiz de işin bonusuydu.
Aman doktorum duymasın!..