Vallahi atv'nin iddialı dizisi Son'u izlemek, bulmaca çözmekle eşdeğer... Bir kere öykü sondan başa doğru gelişiyor. Yani beyninizi geri vitese takmazsanız, hiçbir şey anlayamazsınız. Bir de birbirinden bağımsız öykücüklerin kuyruklarını birbirine bağlama görevini izleyicinin sırtına yüklemişler. Senaryoyu Berkun Oya değil de bizim gazetenin bulmaca eklerini hazırlayan Ateşböceği Ercan ağabeyimiz yazmış gibi... Bir haftalık sudoku çözmek yerine iki bölüm izlemek, beyindeki gri hücreleri artırmaya yetiyor.
SORU ÇENGELLERİ
Ama ilk bölümü kaçırdıysanız ya da arada biriki bölümü atladıysanız, yandınız. O zaman her bölümün başında 'kullanma kılavuzu' niyetine yayınlanan mini özetler de yetmiyor.
Kamışın ucunda kördüğüm olmuş misina gibi, ayıkla pirincin taşını... Her hafta beynimdeki soru çengellerine bir yenisi ekleniyor. Ailedeki kadınlar niye birbirine düşman? Selim ile karısı neden İran'a gidip geliyorlar? Selim'in yanındaki arap kızı Leyla ne iş? Komiseri niye durup dururken öldürmeye çalışıyorlar? Eski istihbaratçının Rus sevgilisini kaçıran adam niye gidip komiserin hayatını kurtaran gence elbise götürdü? Gözlüklü adam niye eski MİT'çi ile yakınlık kurmaya çalışıyor? Selim'in aynı oyuncaktan üç tane almasının sebebi ne? Karısını hastane bahçesinde sıkıştırıp "Selim'e ve çocuğuna iyi bak" diyen teyze kimin nesi?
Şu anda elimde bir tek ipucu var: Selim'in her iki oğluna da aldığı aynı model oyuncak otomobil. Bu oyuncağın rengi ve modeli ile Selim'in oğlunu okul bahçesinde takip eden zümrüt yüzüklü esrarengiz yaşlı teyzenin bindiği otomobil aynı...
Peki, bundan ne çıkar? Ben bilmem, Ateşböceği Ercan Ağabey bilir!