Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

İzleyici her şeyi yer mi?

Okurumuz Dilara Taşdemir'in mektubu uzun. Ama her satırı önemli bir saptamayı önümüze koyuyor. Bu nedenle kesip kısaltmaya kıyamadan, yayınlamak zorunda kaldım:
"İyi günler Yüksel Bey, yaklaşık 4 haftadır ekran karşısında Kuzey Güney dizisindeki Cemre (Öykü Karayel) karakterine ailece alışmaya çalışıyoruz ama olmuyor. Öykü Hanım çok iyi bir oyuncu olabilir, geleceği de çok parlak olabilir. Buna bir lafımız yok ancak böyle iddialı bir dizinin başrol kadın oyuncusu olması ne kadar doğru bir seçim olmuş o konuda ciddi şüphelerimiz var.
Aslında sorun; dizinin iddialı olmasından da çok, Cemre karakterinin fazla iddialı yazılmasından kaynaklanıyor sanırım.
Ekrandan görünen bazı yüzler, karşı tarafa her ne kadar iyi geçeceği düşünülse de, çok kötü bir elektrikle de geçebiliyor, maalesef.
Kuzey Güney dizisinde, iki kardeş olan Kuzey ve Güney'in, onlar da yetmedi Karun kadar zengin bir adamın oğlunun aklını başından alan genç kızımız Cemre'ye bakınca; maalesef ki bu karşı konulmaz duygularla empati kuramıyoruz.

ALBENİSİ OLMALI
İlla 90-60-90 olması gibi bir beklentimiz asla yok ancak o karakterin (temsil ettiği rol nedeniyle) bir şekilde ekran başındakilere 'hoş' gelmesi gerekmiyor mu? Ya da sevimli, sempatik? Ya da albenisi olan ve bunu vücut diline etkileyici bir şekilde yansıtan? Maalesef Öykü Karayel buradaki karakter için bize yeterli gelmiyor.
Ekran kimyası' diye bir şey gerçekten var.
Hatta ekranda 'çift kimyası' diye bir şey de var. Bunu biz fani izleyiciler bile çözdüysek, başta yapımcılar olmak üzere, TV işi ile uğraşan herkes, çoktan yalayıp yutmuştur. Aşk Yakar, Kalp Ağrısı ve Samanyolu dizilerindeki sorun; burada da vuku bulmuş ya da bulacak gibi görünüyor. (Allah esirgesin!) Bu diziyi çok büyük bir keyif, ilgi ve merakla izliyoruz. Ama bu durumun da bizi rahatsız etmediğini söylemek büyük bir hata olur.
Umarım en kısa sürede bu soruna bir çözüm bulunur ya da bizim gözümüz-gönlümüz de, dizideki üç delikanlıda olduğu gibi Cemre kızımıza karşı sevgi ve muhabbet beslemeye başlar.

BU NE FANTEZİ?
Ayrıca ilgiyle izlediğim dizilerden biri olan Bir Çocuk Sevdim için de birkaç şey söylemek istiyorum. Diziyi beğeniyle izlememin pek çok nedeni var. Başta da Çetin Tekindor ve etkileyici oyunculuğu geliyor. Ancak bu dizinin 2'nci bölümünde yaşanan bir sahne, ekran başındaki herkese olduğu gibi bana da 'Yok artık!' dedirtti.
Öncelikle sadece Türkiye'deki dizi ve filmlerde değil, dünyanın bütün ülkelerindeki dizi ve filmlerde kabul edilebilir ölçüde saçmalık, zırvalık, mantıksızlık, gereksiz yanlış anlaşılmalar, klişeler vardır ve bizler de kaliteli yapımlarda bu 'klişeleri' ya da 'abartıları' görmezden geliriz. En nihayetinde kurgudur çünkü izlediğimiz.

İPSİZ BUNGEE JUMPING!
Uzun süredir bizim dizilere bakıyorum da; senaristler bizlerin bu iyi niyetini artık iyice suistimal etmeye başladı. Artık neredeyse her yapımı 'Bu kadar da olmaz!' diye diye izlemeye başladık. En son Bir Çocuk Sevdim'in 2'nci bölümünde baba ile kızı sırayla bir uçurumdan atlayarak ilk 'ipsiz bungee jumping'i gerçekleştirdiler.
Oradaki sahne aslında Alacakaranlık serisinin Yeni Ay filmindeki bir sahneyle neredeyse tıpa tıp aynıydı.
Aynı atlayışı Bella kızımız da yapmıştı, kurt adam oğlumuz da onu kurtarmıştı. Ancak Twilight serisi zaten fantastik bir yapım olduğundan sağdan vampirler, soldan kurt adamlar çıktığından; izleyicide gram mantık beklentisi de yaratmamaktadır. Ama biz bir drama izliyoruz. Esas kızımız kendini uçurumdan atıyor ve denize düşüyor, üstüne üstlük yüzme de bilmiyor zaten. Babası da arkasından atlıyor o uçurumdan. O yaşta bir adamın oradan atlaması, kızını dipten çekip çıkarması, yüzerek kucağındaki kızıyla kıyıya çıkması, babasının yüzüne bir-iki hafif vuruşu ile gözlerini açması ve sonrasında böyle bir olayın aile içinde fiziksel ya da ruhsal travmaya sebep olmaması akıl alır gibi değildi. Bir değil, iki değil, beş değil, on değil, bu kadar mantıksız olayın arka arkaya yaşanması izleyicinin sabrını zorlamak değil de nedir? Bu kadar mı uyuştuğumuzu düşünüyor artık senaristler?

KEŞKE O SAHNE RÜYA OLSAYDI
O sahne rüya olsaydı keşke de, ağzımızda böyle bir tat bırakmasalardı. O sahne, sanki dizinin orta yerine copy-paste yöntemi ile yerleştirilmiş gibiydi. Baba ile kızın atlayışlarına şahit olan evin diğer üyeleri, bu olayın etkisinden daha eve dönerken kurtulmuşlardı. Kendini uçurumdan atan kızımızı eve varır varmaz yeniden odaya kilitlemeleri, o sakin ve ketum halleri; o sahnenin arkasından hazmedilecek gibi değildi.
Diyeceğim o ki; dizilerimizdeki klişeleri anlayışla karşılıyoruz, hatta afiyetle yiyoruz. Eyvallah! Ama senaristlerden de rica ediyoruz; lütfen bizlere biraz saygı gösterip kantarın topuzunu bu kadar fazla kaçırmasınlar. Eğer 'TV izleyicileri aptaldır, her verileni yer!' diye düşünüyorlarsa; benim de onlara cevabım, 'Yok, yok.. O kadar da uzun boylu değil!' olacaktır. İyi günler Yüksel Bey, size çok kolay gelsin diyorum. Saygılar..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA