Herkes aylardır soruyor, "Niye twitter'da, Facebook'ta yoksun?" diye?
Aşağıdaki sebepten dolayı yokum:
Pazar akşamı telefonum zır zır çalmaya başladı.
Tanıdığım herkes Twitter hesabım için beni kutluyordu. "Nihayet sen de katıldın aramıza... Hoşgeldin" filan diyorlardı.
Sevgili Ece Vahapoğlu, "Twitter'dan bana iyi dileklerini göndermişsin. Geleceksin değil mi yeni programıma?" diye soruyordu. Rahşan Gülşan'ın adını telefonumda görünce, onun bir şey söylemesine fırsat vermeden "Vallahi Twitter'daki ben değilim" diye açtım telefonu, şaşırdı... "Nereden bildin onu soracağımı?" dedi... Ne bilsin dakikalardır herkesi "Vallahi o ben değilim" diye ikna etmeye çalıştığımı?
Twitter'daki sahte Yüksel Aytuğ'un satırlar dolusu dertleştiği(!) Demet Akalın en sonunda emin olmak için cepten mesaj attı.
"Hayır, o ben değilim" diye yanıtladım. Bütün gecem millete dert anlatmakla geçti...
Buradan ülkenin tüm savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum: Adımı, mesleki kariyerimi, bugüne kadar manevi olarak biriktirdiğim her şeyi bir çırpıda çalıp satan kişiyi bulun... Zira bunun adı hırsızlıktır, gasptır, alçaklıktır...
Ben bugüne kadar yalnızca şerefli ismimi biriktirdim. Ama elin oğlu (ya da kızı) onu bir 'tık'la çalıp, ayağının altına paspas yapabiliyor.
Bu suçun bir cezası yok mu?
Bugüne kadar şov dünyasının şahsiyetleriyle arama daima mesleki bir mesafe koymaya özen gösterdim. Zira bir 'eleştirmen' olarak en masum insani zaaflarımın bile yazılarımı gölgelemesini istemedim. Ola ki, birini çok sevdiğim, çok iyi dost olduğum için eleştirmekten geri durabilirim diye, etrafımda camdan bir fanus oluşturdum.
Hep o fanusun içinde, uzaktan el salladım sevdiklerime... Ve en ağır eleştirilerimin muhatabı hep en sevdiklerim, takdir ettiklerim oldu...
Ben hayatım boyunca bu fedakarlıkta bulunurken, soğuk ve sevimsiz görünmeyi göze alırken, elin adamı (ya da kadını) çıkıp, önüne gelen her ünlü ile 'benmiş gibi' yapıp, yüz göz olacak, öyle mi? Onların bana duydukları sevgiyi, saygıyı tepe tepe kullanacak...
Bu günahın bir vebali yok mu?
Değerli savcılar....
Bir kez daha altını çizerek söylüyorum: Bunun adı düpedüz hırsızlıktır... Bu bilişim çağında, bu suçu işleyeni tespit edip cezalandırmak sizin için çocuk oyuncağı... Bulun bu emek ve şeref hırsızını... Bulun ki, benim gibi "Üçüncü dünya savaşı internet üzerinden çıkacak. Sanal alemin yalanları, insanlığın sonunu getirecek" diye düşünenlerin kaygılarını boşa çıkarın...
NOT: "Madem sahtelerinden bıktın, gerçek Twitter hesabını sen açsana" diyebilirsiniz.
Hayır, açmayacağım. İnatla 'hukukun harekete geçmesini' bekleyeceğim. Çünkü bu alanda yeni hırsızlıkları önleyecek, caydırıcı bir 'emsal karara' ihtiyaç var.