Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

O kadar da değil Ezel

EZEL'İN böyle iki arada bir derede kalacağı belliydi. Yüreğinin bir odacığında Eyşan'ın tortusu, bir başka odasında yeni aşkı Bade'nin heyecanı....
Ezel'in kalp kapakçığının biri anılarla açılıp kapanıyor, diğerinde yeni aşkın nabzı atıyor.
Onca badireyi atlatan Ezel'i ilk kez bu kadar aciz, bu denli yardıma muhtaç gördüm.
Ezel, her iki kadından da duygularını saklamadı.
Bu yönü takdir toplamış olabilir. Ama Bade'ye gidip de "Ben Eyşan'ı unutamıyorum.
İçimde hâlâ onunla ilgili bir şeyler var. Ona yeniden âşık olmak istemiyorum. Ne olur bana yardım et" demesi biraz abartılıydı.
Bir kadın -Bade kadar saf olsa bile- böyle bir 'görevi' asla kabul edemez. Kabul ediyormuş gibi görünse de yüreğinin derinlerindeki kuşkudan hiçbir zaman kurtulamaz. Ezel'in kendi kendine kördüğüm haline getirdiği aşklarını çözme görevi niye Bade'nin olsun ki?
Buna yürek mi dayanır?
Ramiz Dayı ise hayatının aşkı Selma'yı yitirdiğinde, kader acı gerçeği onun kulağına fısıldıyordu: "Mesele, 'keşke'lerin ardından ağlamak değil kardeş.
Mesele, gönlünde 'iyi ki'lerden oluşan bir müze kurmak...
Çünkü hayat, hiçbir şeyi ertelemene izin vermeyecek kadar kısa..."
Ekranda adı 'aşk dizisi' olan pek çok yapım var. Ama hiçbiri Ezel kadar insanın içine ayna tutamıyor.
Ezel bir ebe...
Her seferinde aşktan kaçanları, korkanları, sinenleri kapı arkalarında sobeleyip duruyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA