100 milyon televizyon üretip satmak küçümsenecek bir başarı değil. Dünyanın dört bir yanındaki evlere Türk televizyonlarını sokan firmamızı can-ı gönülden kutluyorum. Şimdilik Arap yarımadası, Balkanlar ve Türki Cumhuriyetler dışında evlere Türk programlarını, dizilerini sokamadık. Ama eminim ileride o da olacak... 100 milyonuncu televizyon haberini okuyunca 10 yıl öncesine döndüm. Ülkemizdeki bu yüksek teknoloji üssünü yerinde görmek, televizyonların nasıl üretildiğini izleyebilmek için Manisa'ya gidip, fabrikayı ziyaret etmiştim. Ucu bucağı olmayan bir üretim bandına hammadde olarak giren malzeme, diğer uçtan televizyon olarak çıkıyordu. Son aşamada ise ellerinde kartondan coplar tutan ve üretim bandından çıkan her televizyona adeta sile-tokat girişen kadın işçiler görüp şaşırmıştım. Ellerindeki copları acımasızca televizyona indirip duruyorlardı. Ne olduğunu merak edip, yanımdaki ilgiliye sordum. Dedi ki, "Arızalanan televizyonu şaplak atarak tamir etmeye kalkan bizden başka ülke yok. Bu nedenle üretilen her televizyonun şaplağa dayanıklı olup olmadığını test etmek zorundayız. Bu hanımlar da televizyonları onun için dövüyorlar. Hem de evde kocalarından yedikleri dayağın hıncını alıp rahatlıyorlar..." Benim 'televizyon döven kadınlar' röportajım iki sayfa yayınlanmış, büyük ilgi görmüştü. Fabrikanın üretim bandında hâlâ televizyon döven hanımlar var mı bilmiyorum. Belki de bu işi artık robotlara devretmişlerdir. Ama çok iyi biliyorum ki, evlerde hanım döven robota bağlanmış kocalar hâlâ var.