Tekrar söylüyorum, Behzat Ç. iyi bir dizi... Ama pazartesileri Ezel ve Arka Sokaklar'ın gölgesinde günden güne soluyor. Neyse ki bu hafta, karşısında rakiplerinin yeni bölümleri yoktu da daha fazla izleyiciye yüzünü gösterebildi. Dizi, polisiye olayları büyük bir heyecan örgüsü içinde anlatırken aynı zamanda polislerin yaşamlarına da gerçekçi bir pencere açıyor. Her ne kadar küfür kıyamet diyaloglar, hem izleyiciden hem teşkilattan tepki alsa da emniyet mensuplarının hangi şartlar altında güvenliği sağlamaya çalıştıklarına dair dramatik gerçekleri de gözler önüne sermekten geri durmuyor. Son bölümde bizim cinayet masasını takviye ekip olarak Kızılay Meydanı'ndaki memur eylemine nöbetçi dikmişlerdi. Harun, amirine şakayla karışık isyan etti: "Yahu burada dikilip duracağımıza, biz de şu eylemcilerin arasına katılıp maaş zammı için yürüsek ya?.." Ama asıl vurucu kare finaldeydi. Gecekondu mahallesinde bir delikanlı telaşla koşarken aynı zamanda bağırıyordu: "Geliyorlar, geliyorlar..." Sonra nefes nefese bir gecekondunun önünde durdu. Kapıyı yumrukladı. Açan kişi, bizim cinayet masası dedektiflerinden Hayalet Sabri'ydi. Delikanlı nefes nefese konuşmaya çalıştı: "Abi geldiler, yıkmaya geldiler..." Polis memuru, gençle birlikte hemen dışarı fırladı. Dozerlerin önüne geldi. Mahalle sakinleri, zabıta ekiplerini hem taş yağmuruna tutuyor, hem de slogan atıyorlardı: "Direne, direne kazanacağız..." Polis Sabri de o mahallenin sakinlerinden biriydi. Onun gecekondusu da yıkılacaktı. Ve o da isyana katıldı. İster, istemez... Her bayramı görev başında geçirmelerine ve her türlü ekonomik sıkıntıya göğüs germelerine rağmen, her fırsatta itilip kakılan, eleştirilen tüm emniyet mensuplarının ve güvenlik görevlilerinin de bayramları kutlu olsun...