Lise yıllarında ağabeylerimin Bakırköy'deki dükkanlarının bulunduğu pasajda, komşu dükkan sahibinin kızına fena halde tutulmuştum. Nihayet onu sinemaya gitmeye ikna ettim. İlk buluşma için bir korku filmi "ideal" olacaktı. Zira kız korkabilir, elimi tutmak isteyebilir hatta kolumu omzuna atmama bile sesini çıkartmayabilirdi. O günlerde ABD ve Avrupa'da büyük yankı uyandıran, izleyenleri korkudan tir tir titreten "Jaws" filmini seçtim. Ellerimi ovuşturarak Sinema 74'ün gişesinden iki bilet aldım. Yer gösterici delikanlı, ağabeylerimi ve beni pasajdan tanıyordu. Hafifçe kulağıma eğilip, "Adamın tekneden balık yemlediği sahneye dikkat! Köpekbalığı aniden çıkıyor. korkup da yengeye rezil olma" diye fısıldadı. Bu şahane tüyo karşılığında harçlığımın yarısını bahşiş olarak eline toka ettim. Ama kızla ilk kez yakınlaşıyor olmanın heyecanıyla aklımdaki her şey silinivermişti. O sahne geldiğinde ben koltuğumdan takriben iki karış zıplayıp, kızın kucağına oturacak konuma gelmiştim. Tabii ki hesapladığım "yakınlaşma" bu değildi. Kolayca tahmin ettiğiniz gibi kızla ilk çıkışım aynı zamanda fena halde batışım oldu... Benim jenerasyonum bu Jaws kabusu nedeniyle ne zaman denize girse hafızalarında o kocaman üçgen dişler canlanır. Jaws, bizim için kuduz köpeğin sudan nefret etmesi gibi travmatik bir tepkimedir. Bu kez Jaws hatıramın hafızamda canlanmasına yol açan Animal Planet'teki bir tanıtımdı. Adam, evindeki musluğu tıkayıp, sonra duvarındaki balık oltasını alarak, dizinde kırıyordu. Ardından köpek balığı saldırıları görüntüsü eşliğinde dış sesi duyuyorduk: "Ağustosta sulardan uzak durun. Çünkü Animal Planet'te Köpekbalığı Ayı başlıyor..." Yahu bu ne saçma, ne zamansız bir tanıtımdır. Milletin sıcaklardan bunalıp, kendini denizlere saldığı şu havalarda, hele ki benim yaşıtlarıma yapılacak işkence midir?