Pazar akşamı "Anadolu Ateşi"nin yenilenen gösterisini izlemek üzere Lütfi Kırdar'daydım. Sakın ola ki, "Ben bu gösteriyi izledim. Bir daha görmeme gerek yok" diye düşünmeyin. Ben, bu şahane şovu daha önce üç kez seyrettim. En sonuncusunda "Bunun üzerine artık bir şey konulamaz. Daha ötesi olamaz" demiştim. Yanılmışım. Gidin, görün ve siz de şaşırın. Memleketin geleceği adına ne zaman endişe duysam, "Anadolu Ateşi"ni izleyip, rahatlıyorum. Önüme serilen o muhteşem kültür mozaiğini görünce, "Bize hiçbir şeycik olmaz" diyorum. Çiftetelli ile Ata Barı'nıın kol kola girmesi, 9/8'lik Roman ritmlerinin Kürt halayı ile omuz omuza vermesi, Sema'dan semazene, Zerdüşt ritüelinden Karadeniz horonuna uzanan o müthiş armoniyi izlerken, gururdan, sevinçten koltuklarım kabarıyor. "İyi ki bu topraklarda doğmuşum. İyi ki bu ışıltılı mozaiğin üzerinde dolaşıyorum" diyorum. İşte, bu coğrafya üzerinde koparılan bunca kıyametin sebebi de bu cezbedici güzellik, düşmanların aklını başından alan bu zenginlik değil mi? Onlar camiden çini parçası çalmaya yeltenen hırsızlar kadar aymaz ve çaresiz. Oysa o cami, o duvar, bütünüyle güzel...