Vizyona yağmur gibi yerli film yağıyor. İnsan hangi birine gideceğini şaşırıyor. Hatta bazı filmlerin yapımcıları "Yahu bu toz dumanda bizim emeğimiz boşa gidecek" kaygısıyla filmlerini daha sonraki bir tarihte seyirciyle buluşturmak için vizyondan çekiyorlar. (Bkz: Son İstasyon) "Veda" ve "Eyvah Eyvah" ı bu haftasonu izlemeyi planlıyorum. Ama benim en çok merak ettiğim film, Sermiyan Midyat'ın "Ay Lav Yu"su.. Bir kere her şeyden önce sloganı çok etkileyici: "Aşk her yerde yazıldığı gibi okunur: AY LAV YU..." Haritada adı bile görünmeyen, insanlarının nüfusta kaydı bulunmayan, okulu, sağlık ocağı, yolu, suyu, elektriği olmayan bir köy düşünün. Adı, Tinne'dir... Arapça ve Farsça'da "Yok" anlamına gelmektedir. Ahalinin yegâne umudu, köyün üniversitede okuyan tek genci İbrahim'in dönüşüdür. Ama o, yanında Jessica adlı nişanlısı ve onun Coloradolu ailesiyle dönünce, ortaya kimsenin düşleyemeyeceği kadar renkli bir durum komedisi çıkar... Komik olan sadece film mi? Çekim hikayesi zaten filmle ilgili sağlam bir fikir veriyor. Mardin'deki çekimlerde Amerikalı oyuncu Steve Guttenberg (Polis Akademisi'nin Mahoney'i) ilk kez girdiği köyün alaturka tuvaletinden korkuyla kendini dışarıya atmış, "Ben bu delikten içeri düşerim" diye... Köylü toplanmış ve bizim Mahoney'e oturma yeri delik, sandalye şeklinde bir "tahtafranga tuvalet" yapmışlar... Filmde Guttenberg'in yanı sıra, Ernest Hemingway'in torunu Mariel Hemingway ve Katie Gill gibi hatırı sayılır Hollywood yıldızlarının bulunması da merakımı arttırıyor. "Ay Lav Yu"nun öyküsünü bir solukta okudum. Hayatımda ilk kez bir filmi daha seyretmeden çok sevdim... 12 Mart'ı iple çekiyorum.