37 yıl önceydi... Okuldan eve koşa koşa gelir, hemen ev ödevlerimi yapardım ki, Levent Kırca ile Köksal Engür'ün sunduğu, çocuklar için hazırlanan, TRT'deki "Oyun Treni"ni izleyebileyim... Levent Ağabey ilk kez şimdi bu sütunlardan öğrenecek, aslında benim ilk "özel" öğretmenimdir. Ben onun sayesinde hızlı okumayı, hızlı anlamayı, hızlı özet çıkartıp, en kısa sürede ev ödevlerimi tamamlamayı öğrendim! O zamanlar Levent Kırca şimdiki gibi "bembeyaz" bir adam değildi. Saçları, bıyıkları kömür karasıydı. "Bizleeer Ali-Veli Makiniiist... Bunlaaar vagonlarımıııız" diye başlardı "Oyun Treni"nin jenerik müziği... Pür dikkat, tek bir karesini bile kaçırmadan izlerdim... Onca yıldan sonra Levent Ağabey'i yine "makinist" olarak bu kez beyazperdede izlemek beni çok heyecanlandırdı. "Son İstasyon", Oğulcan Kırca'nın yönetmenliğinde Levent Kırca'nın "döktürdüğü" bir film olmuş. Günlük hayatın hayhuyları arasında "aile olmanın" ne demek olduğunu unutan hafızaları dürtüklüyor bu film. Ve ne kadar kötü, vefasız, ilgisiz, menfaatçi olsalar da evlatların, anne babalarının yüreğinde daima "en güzel, en masum, en temiz" çocuklar olduğunu beyinlere kazıyor. Levent Kırca'yı sadece "parodilerde sarhoş taklidi yapan kır saçlı adam" olarak tanıyan yeni nesil, Kırca'nın nasıl bir oyunculuk yeteneği ile donanmış olduğunun farkına varıyor bu filmde. Zira ben galanın çıkışında pek çok gencin gözünde "Vay be, sen neymişsin Levent Ağabey?" bakışlarını yakaladım. Oğulcan ise ilk sinema deneyiminin altından yüzakı ile çıkmış. Babası, onu uçmaya yüreklendirmek için ağacın tepesindeki yuvadan biraz iteklemek zorunda kalmış. Ama küçük Kırca bundan sonra kendi kanatlarıyla uçmak zorunda. Ve Oğulcan'ın genlerindeki yetenek bana göre çıtayı daha yükseğe koyması için yeterli. "Son İstasyon" sadece "fazla tiyatro" ya da "fazla film" olduğu için eleştirilebilir. Ama ben bir öykünün "film" olabilmesi için her gün etrafımızda gördüklerimizden daha "cezbedici" bir konusu olması gerektiğine inananlardanım. Ha unutmadan... "Yaprak Dökümü"nün Ali Rıza Bey'i yatıp, kalkıp haline şükretsin. Zira "Son İstasyon"daki Ruhi Bey'in başına gelenlerin yanında, onun yaşadıkları hiçbir şey değil!..