İstanbul Caz Festivali'nin televizyon reklamları bende bağımlılık yarattı. Her yıl bu günlerde "Acaba bu kez nasıl bir tanıtım hazırlayacaklar?" diye merakla bekliyorum. Zira her yıl ortaya koydukları müthiş buluşlarla senenin en güzel tanıtımlarına imza atıyorlar. Bu yıl da hayal kırıklığına uğramadım. Bu kez başrolde bir kuş ve bir rögar kapağı vardı. Kuş, gagasını pikap iğnesi gibi kullanıp, kaldırımın üzerinde plak gibi dönmeye başlayan kapağa dokunarak nefis bir caz ezgisi dinlememizi sağlıyor. Kuş ne zaman gagasını dönen rögar kapağından çekse, müzik susuyor. Gerçekten de sanatın nahif ruhuna son derece uygun bir tanıtım klibi olmuş. Ama acaba hayatlarında pikap görmemiş yeni nesil, bunu kolayca algılar mı, işte orası meçhul... Hazır söz, gençlerden ve şehrin müziğinden açılmışken, bir saptamamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yolda gördüğüm gençlerin neredeyse tamamının kulağında bir kulaklık var. Kimi walkman ya da Iphone'dan müzik dinliyor, kimi handfree sistemle telefonda kanuşuyor. Yani artık kimse "şehrin sesini" dinlemek istemiyor. Aslında hiç de haksız sayılmazlar. Zira Orhan Veli'nin gözleri kapalı dinlediği İstanbul'dan eser kalmadı ki... İstanbul'un orta yerine oturup, neyi dinlesin çocuklar? Trafiğin uğultusunu mu, siren seslerini mi, inşaatların gürültüsünü mü yoksa tüp gaz kamyonunun sinir bozucu melodisini mi?..