Tiffany tarafından bu yıl dördüncü kez düzenlenen "Çatlak Tişört" yarışmasının jüri başkanlığını yapmak üzere önceki akşam Kuruçeşme Arena'daydım. Üç yıllık jüri deneyimim sonucunda bu sene beni "Jüri Başkanlığı'na" terfi ettirmişlerdi. Aslında "çatlaklık" konusundaki uzmanlığıma bu denli güvendikleri için Tiffany'cilere teşekkür mü etmeliyim, yoksa alınmalı mıyım, pek karar veremiyorum. Ama en yüksek puanı verdiğim tişörtün bu yıl da birinciliği kazanmasıyla "güvenlerini" bir kez daha boşa çıkartmamış oldum. Galiba ben gerçekten de "çatlaktan" iyi anlıyorum!.. Yarışmanın ardından Hadise sahneye geldi ve yaklaşık 4 bin kişiyi şarkılarıyla coşturdu. Bu kadının müthiş bir sahne ışığı var. Eminim Beyonce bile izlese kıskançlıktan tırnaklarını yerdi. Bir insan sahneye ancak bu kadar yakışabilir. Ancak Hadise, yanlış yönetilmesinden dolayı hedef olduğu Eurovision eleştirilerinin etkisini hâlâ üzerinden atamamış gibiydi. Başarılı performansına rağmen, onu ürkek ve güvensiz gördüm. Vücuduyla ilgili eleştirileri bertaraf etmek için sözde "kusurlarını" örtmeyi amaçlayan kostümler tercih etmesi de bu yüzdendi. Ama ne yazık ki sahne için seçtiği kıyafetleri hiç beğenmedim. Eleştirileri kulak arkası etmemeli ama yine eski Hadise olmalı, yine "kendisi" olmalı. Michael Jackson'ın cenaze törenine rast gelen saatlerde sahneye konulan özel Jackson şovu da başarılıydı. Kızını ilk kez bir konserde canlı olarak izleyen annesinin gözlerindeki ışıltı ise sahne ışıklarından parlaktı. Ailesi, kızlarıyla ne kadar övünse azdır. Kuruçeşme Arena ise bana göre dünyanın en güzel manzaralı konser mekânı olmasına rağmen, bu yıl çok önemli bir problemi var. Gürültü kirliliğini önlemek için kısılan ses yüzünden, performanslar görkemini yitiriyor. Ama karşı kıyıda her gece uykusuz kalanlara da hak vermek lâzım. Ne diyelim, her güzelin bir kusuru vardır...