RTÜK bu aralar koltuk altına termometre koyar gibi "aşkın ateşini" ölçmekle meşgul. Aşk-ı Memnu dizisindeki sevişme sahnesini "ateşli ve uzun" bulan RTÜK'ün meşrubat reklamındaki öpüşme sahnesi nedeniyle Aysun Kayacı'ya da "teğet geçtiği" ortaya çıktı. Üst Kurul üyesi İlhan Yerlikaya, söz konusu reklamı "Fırıncının Kızı" romanı üslubuyla raporlandırmış. Neyse ki, Kurul'un diğer üyeleri cezaya gerek olmadığına kanaat getirip, raporu rafa kaldırmışlar. Yerlikaya'nın raporundaki ifadeler, "aşk ölçer"in nasıl çalıştığı konusunda fikir sahibi olmamızı sağlıyor. İşte o rapor: (Parantez içindekiler benim yorumumdur.) "Koyu renklerin ağırlıklı olarak kullanıldığı oturma odasında bulunan gençlerden biri, (Koyu renkli koltukların insanı sekse davet ettiğini Freud bile saptayamamıştı. Helâl olsun vallahi!) buzdolabından iki tane Pepsi Max alır. Birini arkadaşına atarken, diğerini kendisi içmek ister. (Bakınız: Gençlerin "paylaşma" dürtüsü onları nasıl da şehvete yöneltiyor.) İlk yudumu alması ile birlikte, kadın (Aysun Kayacı), usul usul ve şehvetle kendisini dudaklarından öpmeye başlar. (Oysa delikanlının elini öpüp, başına koyması daha uygun olacaktı.) Bu sahne 9 saniye sürer. (Tam 9 saniye... Çocuk olur be, çocuk!) Şaşkınlığı geçen genç irkilerek, Pepsi kutusunu masanın üzerine sertçe bırakır. (Hem seks, hem de şiddet! Üstelik "sertçe"nin çağrıştırdığı erotik mânâ da cabası!) Diğer genç ne oluyor gibisine bir mimik yapar ve ardından o da Pepsi kutusunu ağzına götürür. (Ne ayıp! Kutudan içeceğinize bardağa koysanız ya? Allah'tan, reklamda gazoz kapağı açılmıyor!) Reklamın ilerleyen bölümlerinde de kadın davetkâr bir duruş sergiliyor. (Hımmm! Bu "davetkâr duruş" meselesi önemli. İyi de, bu Aysun Kayacı denilen öyle bir afet ki, davetkâr durmaması için kafasında kesekağıdı ile dolaşması lazım. Bkz: Haydi Gel Bizimle Ol'daki dudak yalayıp, göz süzdüğü anlar...) Reklamın sonuna doğru her iki genç de, kadın ile öpüşmeye devam eder. (Ben dedim, bunlar "paylaşımcı" gençler diye...) Öpüşme sahnelerinin ardından kadın, cinselliği çağrıştıran davetkâr bir duruşla reklam sözünü söylemesinin ardından reklam biter. (Burada hafiften bir üzüntü mü sezdim ne? Sanki "Şimdi bitecek zaman mıydı?" der gibi...) Reklamda kadının istismarı konusu açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kadın bedeni cinsel çağrışım yapacak şekilde ana unsur olarak kullanılmıştır. (Evet ya, bir de böyle Barbie bebek filan yapıp, piyasaya sürmüyorlar mı? "Cüppeli"yi bile yoldan çıkarıp, plastik fetişisti yapıyorlar!) Bu durumun ise reklamın -Yayınların müstehcen olmaması- ilkesini ihlal ettiği görülmüştür." (Aha bu da size gazoz kapağı olsun bre zındıklar!..)