Recep İvedik'in nasıl olup da bu kadar iyi gişe hasılatı elde ettiğine şaşıranlara asıl ben şaşıyorum! Üniversiteleri bu konuda araştırma yapmaya çağıranlar bile var. Yahu bu kadar açık ve net bir konu için akademisyenlerin zamanını, üniversitelerin araştırma bütçelerini harcamaya ne gerek var? Recep İvedik filmi henüz vizyona girmeden (20 Şubat 2008) bu sütunlarda yazdım. Dedim ki; "Siyasi bir sembol haline gelen 'göbeğini kaşıyan adam' sonunda beyaz perdede ete kemiğe büründü. Salondan çıkarken filmden beyninizde hiçbir tortu kalmıyor. Sanki gri hücrelerinizi deterjanlı su dolu bir kavanozda şöyle bir çalkalayıp, tekrar kafatasınıza yerleştirmiş gibi hissediyorsunuz. Ülkemizde mizah anlayışı; durum komedisinden, karakter komedisine doğru hızlı bir değişim geçiriyor. Bunun en tipik örneği ise Avrupa Yakası... Daha önce durum çelişkileri üzerine kurulan senaryo, giderek Burhan Altıntop, Şahika ve Makbule'nin sırtına bindirildi. Recep İvedik de durumlar yerine 'tiplemeye' gülünen bir TV parodileri derlemesi gibi... Recep İvedik, sanki biraz King Kong'a ya da Aslan Adam'a benzetilmiş. 'Yaratıklar da sever' klişesi, filmin neredeyse her karesine kalın beton çivileriyle çakılmış. Yine de Recep İvedik'in kahkaha servisinden nasibini almak isteyenlere filmi tavsiye ediyorum..." Ve yazıyı şu cümle ile bağlamıştım: "Filmin, beklenenin çok üzerinde bir gişe yakalayacağını iddia ediyorum." Kahin miyim? Hayır. Sinema eleştirmeni miyim? Estağfurullah! Sosyolog muyum? Nerdeee? Sadece televizyon ekranını bir laboratuvar gibi kullanmayı, bu yöntemle toplumun kodlarını çözmeyi öğrendim, hepsi bu. Peki insanımız, Recep İvedik'e neden katıla katıla gülüyor, neden salonların önünde kuyruk oluyor?
1. Hepimiz birer potansiyel Recep İvedik'iz. En entelinden, en danteline kadar çoğumuz bir odada yalnız kaldığımızda ilk olarak ya geğirir, ya aşağıdan gaz çıkarır ya da burnumuzu karıştırırız. Recep İvedik, bu ülkede yaşayan gizli ve açık magandaların "içimizden fışkıran" halidir. Ona gülmek, onunla dalga geçmek aslında yüreğimizi soğutmanın bir yöntemidir. Bakar, güler ve günah çıkartırız.
2. Recep İvedik'in ağzı çok bozukmuş. Sorarım size: "A..na koyayım"ın kelimeler arasında virgül olarak kullanıldığı başka bir ülke biliyor musunuz?
3. Evet, espriler kaba-saba. Hatta "Senin adın Murat, k.yayım da tur at" düzeyindeymiş. Peki ilkokulda bunu söylemeden, ya da arkadaşından işitmeden büyüyen kaç çocuk var?
ŞAMPANYA YERİNE 14'LÜ PATLAR
4. El şakaları, espri kategorisine girmezmiş. Doğru. Ama burası, iki lastik tamircisinden birinin, şaka yapayım derken, hava üfleyen kompresör borusunu arkadaşının makatına sokarak mesanesini patlattığı ülke değil mi? Peki takımınız galip geldiğinde niye balkona çıkamıyorsunuz? Çünkü elin Fransız'ı galibiyette şampanya patlatır, bizim fanatik ise 14'lüyü, değil mi?
5. Recep İvedik, poposundan gaz çıkartarak bira şişesi deviriyor. Buna da herkes gülüyor. Evet, espri yöntemi iğrenç... Ama bir de beni dinleyin: Dünyada gelişmişliğin ölçütü; kişi başına düşen elektrik ve tuvalet kağıdı miktarıdır. Ben ise kaldırımlara bakarım. Bir ülkenin gelişmişlik derecesini kaldırımdaki balgam miktarıyla ölçerim. Var mı kaldırımlarda serçe gibi sekmeden yürüyeniniz? O halde böyle başa böyle tarak!
6. Ve son olarak: Şahan bu Recep İvedik'i teleskopla Mars'ı gözleyerek yazmadı. Bir gazete haberini okuyunca yazdı. Neydi o haber? Adam, üst kat komşusunun, ucuna sepet bağlayıp, bakkala sallandırdığı ipi şaka olsun diye hızla çekmiş. Kadın üçüncü kattan düşüp, ağır yaralanmış. Eee? Ne duruyorsunuz, gülsenize!.. (Bu yazıyı 6 Mart 2008 tarihinde bu sütunlarda yazdım. Fikrimde hiçbir değişiklik yok. Recep İvedik 2'yi izledikten sonra uzatılan tüm mikrofonlara aynı şeyi söyledim: "Bu film yeni bir rekor kırar!.." Medyatik'in reklam arasında TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ile iddiaya tutuştuk. Ben, "Yurtdışı gişesiyle birlikte bu kez 6 milyon kişi izler" dedim. Yiğitgil, "Mümkün değil" dedi. Engin Bey şimdiden hediyemi düşünse iyi eder!..