EĞER eliniz azıcık kalem tutuyorsa, yapacağınız en kolay iş TRT'yi eleştirip, yerden yere vurmaktır. Hoş, TRT de eleştirilmek için biz yazar tayfasına bolca malzeme verir ama keşke ülkedeki her kamu kuruluşu TRT kadar çok ve titizce eleştirilebilseydi. TRT'yi eleştirmek kolaydır. Çünkü diğer televizyon kanalları gibi sizinle çatır çatır kavga edecek acar yöneticiler yerine "memur ağırbaşlılığı ve bürokratik sınırlamalar içinde derdini anlatmaya çalışan" munis insanlar vardır karşınızda. TRT'nin derdini anlatacağı bir "yazılı medyası" da yoktur. Bu nedenle size anında yanıt veremezler. Verseler bile "yanıt yazısı" eğilip, bükülür, içi boşaltılır, öyle yayınlanır. Şimdilerde gözü azıcık ekrana değen herkes TRT'nin olimpiyat yayınlarını yerden yere vuruyor. Hemen söylemeliyim ki, bir kuruluşun yayın politikasını bu denli geniş yelpazede ve bu kadar iddialı eleştirebilmek için ekran karşısında şu köşenin pranga mahkumu yazarı kadar mesai tüketmeniz gerekir. (Örneğin günde ortalama 12-15 saat) Öyle ekrana 15 dakika bakıp, mal bulmuş Mağribi gibi hemen kaleme sarılmak olmaz. TRT'nin yayını benim de bu köşede sıkça belirttiğim hata ve eksikliklerine rağmen bu kez belli bir "kalite" tutturdu. Hiç olmazsa bir kez bardağın dolu tarafını da görmek gerekmez mi? TRT'yi "izlenmeyen spor branşlarını uzun uzun yayınlamakla eleştiren" yazarlar da oldu. Sorarım size: Bir küçücük kız çocuğu, TRT 3 ekranında ilk kez izlediği badminton sporuna tutkuyla bağlansa ve o kızımız 2016 olimpiyatlarında ayyıldızlı göğsüne bir madalya taksa fena mı olur? Zaten bugün olimpiyatlarda sapır sapır dökülmemizin nedeni, gençlerin yıllardır ekranda sadece futbol görmeleri değil mi? TRT 3'ü futbol daha çok izleniyor diye olimpiyatlar boyunca Lig TV'ye mi dönüştürmeliydik yani?