NE zamandır TRT'ye şöyle sıkı bir "Aferin" demek için fırsat kolluyordum. Zira TRT benim kanalım, bizim kanalımızdı. Bir "televizyon çocuğu" olarak bilgi dağarcığımın, görsel seçiciliğimin gelişmesine, hatta belki de bugün "televizyon eleştirmeni" olarak bu köşenin yazarı olmama sebep olan, 35 yıl önce o siyah-beyaz ekranda seyrettiklerimdir. İşte bu yüzden bir süredir TRT'nin dev rakipleri karşısında un-ufak olmasına, kumanda aletlerinden silinmesine içerliyor ve kızıyordum. TRT yaz dönemine 40 yeni programla girerek, ilk "Ben de varım" sinyalini gönderince umutlandım. Kurumdaki yapısal değişiklikler ve reform sayılabilecek düzenlemeler de umudumu arttırdı. Ama "kesin" hükme varmam için ilk önemli "icraatı" yani Pekin Olimpiyatları yayınını beklemem gerekti. 4 gündür gözümü TRT 3'ten alamıyorum. TRT belki de tarihinin en başarılı spor yayınını gerçekleştiriyor. Bu kadar uzak ve zor bir coğrafyada, bu denli dağınık bir yerleşimin içinde Türk sporcularının neredeyse hiçbir mücadelesini kaçırmadım. TRT hem sporseverler için cazibe merkezi olan uluslararası müsabakaları yayınlıyor hem de Türk halkının merak ettiği bizim sporcuların mücadelelerini atlamıyor. Örneğin erkekler voleybol maçı sırasında bizim sporcumuzun boks maçı varsa, voleybol ekranı küçülüp, bir pencereye sığdırılıyor ve ekran boksörümüzün maçına ayrılıyor. Üstelik tüm bu yayınlar HD teknolojisi dediğimiz, yüksek çözünürlükle evlerimize kadar ulaşıyor. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in Pekin'e giderek çalışmaları yerinde denetlemesini ve ekip arkadaşlarına canlı yayında moral verişini de takdirle karşıladım. İnşallah oyunların sonuna kadar TRT'ye nazarım değmez. Ancak TRT'nin olimpiyatları "paraya çevirme" konusunda yeterince aktif olmadığını gözlemliyorum. TRT 3'te reklam kuşağı yok. Kurumun sadece TRT 1'e reklam aldığını biliyorum. TRT'ciler acaba bu işin pazarlamasını mı yapamadı yoksa zararı sineye çekip, "Biz olimpiyatları seyircimize reklam bombardımanı yapmadan da izletiriz" şeklinde bir kahramanlığa mı soyundular? Bu arada TRT'nin Pekin Olimpiyatları'nı kendi tanıtımı için yeterince kullanamadığını da fark ettim. Acaba herkesin gözünü TRT 3'e diktiği şu günlerde, müsabakaların arasına TRT'nin kaliteli ama gölgede kalmış yeni yayınlarının tanıtım kliplerini sokmak kimsenin aklına gelmiyor mu? Ha, bir de unutmadan; Ömer Üründül hem futbol, hem basketbol, hem voleybol maçlarında yorumcu olarak görev aldı. Tamam, "spor yazarlığı" tüm branşları kapsamalıdır. Ama branşlarında "uzman" olan İsmet Badem'ler, Cengiz Tokgöz'ler dururken, sokaktan geçen jinekoloğu kolundan tutup, açık kalp ameliyatı yaptırmak doğru mu?