Ekranı ortadan ikiye böldüm. Bir yanda Türkiye-Almanya maçı, diğer yanda Yaprak Dökümü'nün sezon finali... Birinin senaryosu, profesyonel yazarların kaleminden çıkmış, diğerini futbol tanrısı yazmakta. Sandım ki dizi daha acıklı olacak. Nerdeeee? Bir yan hakem vardı ki, Ferhunde, yanında melek kalır. Kaynana Cevriye'nin dili bile onun bayraklarından daha az can yakıyordu. Hayriye Hanım, evladı Şevket'in kötü kaderine bakıp dizini dövdü, bizim Kazım Kazım ise direkleri... Necla'yı şofben bayılttı, Almanları orta sahadaki presimiz. Rüştü'nün yanlış çıkışı, tıpkı Leyla'nın evdeki yanlış çıkışlarına, zamanlama hatalarına benziyordu. Ali Rıza Bey tüm çabasına rağmen, aile yapraklarının birer birer dökülmesine engel olamıyordu. Fatih Terim ise Mili Takım'da budanan her dalın yerine yeni tomurcuklar açtırıyordu. Gelin görün ki, sezon finalinde bizi en çok ağlatan dizi değil, milli maç oldu!.. Ama belli ki bu dizi burada bitmeyecek. Adı üzerinde, bu sadece "sezon finali..." Yeni sezonda belki bir kaç karakter değişecek ama masal devam edecek... Aslında kaybettiğimiz sadece maçtı. Kazandığımız ise; kendimize güvenimiz, istediğimiz anda tek yürek haline gelebilme yetimiz, onurumuz, gururumuzdu. Maç bittiğinde hüzün ve sevinç, yüreğimin orta yerinde harman oluvermişti. Ama kafamı büyük bir huzur içinde yastığıma koydum. Zira aylardır bu sütunlarda, "her şart altında" Fatih Terim'e elim erdiğince destek vermiştim. Terim'i önce yerden yere vurup, şimdi özür yazısı döşenmek için kıvrım kıvrım kıvranan "skor yazarlarına" Allah kolaylık versin!..